Lütfi Bergen

Herkes şâkulüne göre amel eder

13.05.2018 23:20:47

Kubbealtı Sözlüğü'nde İlhan Ayverdi, “Şâkul” kelimesini şöyle tanımlanmıştır: “Sarkıtıldığı zaman yer çekimi doğrultusunu gösteren, ucuna ağırlık bağlanmış ip, çekül.”

Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî'de şu tanımı vermiştir: “Duvarcıların amûden duvarın doğruluğunu temin için kullandıkları alet ki, ucuna kurşun veya tunçtan ağırca bir parça bağlı bulunan bir ipten ibaret olup bir çivi ile duvarın yukarısına iliştirilip aşağı doğru sarkıtılır. Şavul.”

Şâkul hakkında “ipe asılı bir ağırlıktan oluşan duvarcı aleti, çekül” şeklinde bir tanım da yapılıyor. Etimoloji sözlüklerinde İbranicede “ağırlık” anlamına gelen “şekala” sözcüğüne dayandığı da ifade edilir.

İmam Mâtürîdî, Şâkile kelimesi hakkında Ebû Avsece'nin “böğür” dediğini nakleder. İbn Kuteybe, kavrama “yaratılış ve tabiat” anlamı vermiş ve yukarıdaki ayeti bu şekilde yorumlamıştır: “Herkes tabiatına göre hareket eder.” Kutrub, kelimeyi “yoluna göre” diye tefsir etmiştir. Bazısı “niyetine göre” demişlerdir. Kimileri de “dinine ve mezhebine göre” diye yorumlamıştır. İmam Mâtürîdî, bu yorumları verdikten sonra “Bunların hepsi tek manaya döner. Herkes kime benziyorsa ve kim kendine benziyorsa ona göre iş yapar. Çünkü şekil bir şeye benzeyen demektir. Örfte “hâzâ şeklü hâzâ” denilir. İnsan tercih edeceği ve seçeceğini bildiği tabiat üzerine yaratılmıştır. Bu nedenle herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar” der (Mâtürîdî, 2018: 385).

İmam Mâtürîdî, şâkul hakkında yaptığı bu izah ile her insanın bir hayat tercih ettiğini ve kendini bir şekle benzettiğini de ima etmiş oldu. Buna göre kendini Salihlere benzeten salih amelde bulunur; şeytanın adımlarını izleyen, kendine iblisi çekül kılar.

Şâkul, “dünyaya uzaydan sarkıtılan ip”tir. Bu sayede kişi düz duvar çıkabilecektir. Hz. Âdem'in Kâbe'yi inşa etmesi, onun şâkul kullandığını gösterir. Şâkul, bir standarttır. Fakat bu standart komşunun duvarına (doğrultusuna) göre değil dünyaya 90 derece inen ipin doğrultusuna göre inşa edilmelidir.

Kur'an'da şâkul ile hareket eden ve duvar inşa eden zatlara işaret edilmiştir. Hz. Âdem (as), Hz. İbrahim (as) ve Hz. Muhammed (asv) Kâbe duvarını yükseltmiştir. Bu, şâkulün dinin kıblesini doğrultması şeklinde anlamlandırılmalıdır.

Hz. Hızır ve Hz. Nuh (as) da duvar inşa ettiler. Hızır, Musa (as) ile gittikleri beldede sui muameleyle karşılaştıkları halde yetimlerin hazinelerinin bulunduğu harabeliğin duvarını düzeltip yükseltti. Ayetlerde bu hadise şöyle anlatılır:

“Böylece ikisi yola çıktılar. Bir kasabanın halkına geldikleri zaman onun halkından, yemek istediler. Fakat onları (ikisini), misafir etmekten (şehirdekiler) çekindiler. Orada yıkılmak üzere bir duvar buldular. (Hızır), hemen onu düzeltti. (Musa) dedi ki: Eğer sen dileseydin, elbette onun (bu hizmetin) için bir ücret alırdın” (18 Kehf 77).

“Duvara gelince: O şehirdeki iki yetim çocuğa aitti ve altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da salih biriydi. Rabbin onların erginlik çağlarına ermelerini ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını diledi. Ben bunu kendi görüşümle yapmadım” (18 Kehf 82).

Hz. Hızır bu kıssada hayrın ücreti olmayacağını ifade etmiş oldu. Bu kıssa İnsan için çabasından başkası yoktur (53 Necm 39) ayetindeki sae/sa'y kelimesini “emek” olarak anlayanlara da cevap içerir.

Allah, dilediği kimselerin rızkını onlar emek harcamadan vermektedir. Allah, Hz. Hızır ve Hz. Musa'nın (as) hazineleri ele geçirmesine yol vermediği gibi bu hazinelerin yetimlere ulaşmasına ücret/maaş almadan vesile olmalarını dilemiştir.  Dolayısıyla bir toplumun şâkulü, dünyayı kazanmaya doğru değil “ilahi olanı-göksel değerleri” dünyaya doğrultmaya yönelmelidir. Zaten Hızır/Hadr/Hıdr, “yeşil adam” demektir. Hızır isminin bu zata “kuru yerde oturduğunda altından otların yeşerdiği” için verildiği ifade edilmiştir.

Hz. Nuh (as) da şâkulü bozulmuş toplumun kurtuluşu için “gemi duvarı” inşa etmiştir. Burada şâkul, bir toplumun kurtuluşu için kullanılmaktadır. Ancak Nuh'un kavmi, kurtuluşu reddetmekte ve Nuh'a inanmak için onun zenginlik (dünyalık) vaat etmesini istemektedir:

“Sana bizim basit görüşlü ayak takımlarımızdan başkasının da uyduğunu görmüyoruz” (11 Hûd 27); “Toplumun en aşağılık (rezil) insanları sana tabi olmuşken, biz sana mı inanacağız” dediler” (26 Şuarâ 111).

Gemicilik terimlerinde “lensa” diye bir kelime bulunmaktadır. “Lensaya almak” deyimi de “sorguya çekmek, doğruluğunu ölçmek, ayarlamak” anlamı taşımaktadır.

“Lanse etmek” deyimi, “kişinin doğru insan olduğu konusunda şahitlik etmek, tanıtım yapmak” anlamına gelmektedir.

“Lensa”nın marangoz şâkulü olduğu ifade edilmiştir. Lensa kelimesi vesilesiyle şâkul, “gemi direği-yelkenli direği”ne benzetilir (Çağatay, 2017: 345). Bu çağrışımla “şâkul”, geminin denizde hareketi için rüzgâr toplaması, direğini doğrultması ve geminin denge bulması anlamlarına kavuşur. Dolayısıyla Hz. Nuh'un gemiye fakirleri alması şâkul gereği doğru bir iktisadî karardır. Toplumlar, gariplerinin, muhtaçlarının hürmetine rızıklandırılır. Bu tasavvurda şâkulün doğrultusu Hak'tan garipleredir.

Şâkul'ün iktisadî olanı da ima etmesi İsra (17) 84. ayetten önce gelen ayetle  mutabık olur:

“İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır” (17 İsra 83).

Bu ayet, şâkulü bozuk iki tip insanı tasvir etmektedir: Nimete gark olunca kibirlenen zenginler ve kendilerine musibet dokununca Allah'a inanç ve sığınmalarını (dualarını) kaybeden fakirler.

Görüleceği üzere şâkul, güzel eşkal için, dengeli toplumu bina etmek için kullanılır. Şâkulü olmayan veya “şâkulü kayan” toplumlar “müşkül” ile karşılaşacaktır.

  • Çağatay İrfan, Balavurt-Bücür-Çeçil-Garamsa (Lames)-Lenza-Marsık ve Suhra Kelimelerinin Etimolojisi, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı – Belleten, C: 65, S: 2, ss: 341-349, 2017
  • Mâtürîdî, Tevilatü'l Kur'an, Ensar Yayınları, c: 8, 2008

  1. Atila Türkyılmaz Atila Türkyılmaz

    Makalenizdeki ilgili ayetler şâkulü doğru veya bozuk insanları değil, şâkulüne göre hareket eden insanları tasvir etmektedir. Herkes kendi mizacına göre hareket ederek hoşuna giden yolu tutmakla doğru yol tutmuş olmaz. Dolayısıyla yorumlarınızın zorlama olduğunu düşünüyorum.Dogrusunu Allah bilir.Selamlarımla...

  2. Atila Türkyılmaz Atila Türkyılmaz

    Sayın Lütfi BERGEN, Kitaplarınızı ve makalelerinizi zevkle okuyan, yararlanan birisi olarak bu makaleniz hakkında kısa bir açıklamada bulunmak isterim.'Herkes kendi şâkulü (mizaç / karakter/ yapı/ tarz / yaradılış temayül)üne göre amel eder.' (İsra 84) ayetini okuduğumda, hemen aklıma “İnsanlar, aynen altın ve gümüş madenlerine benzerler. Cahiliyede hayırlı olanları, İslâm’a girip onda derinleşip, (onu hazmettiklerinde) yine en hayırlıdırlar.” (Buhârî, Menakıb, 1; Müslim, Birr, 160; Müsned, 2/539) hadisi gelir.

YORUM YAP