Türk düşüncesinde altı kavram (Hadâret-Umran-Civilisation-Uygarlık-Kültür-Medeniyet) birbirinin yerine kullanılmaktadır. Bu haliyle düşünce dünyamız dört paradigmanın etkisi altında sayılmalıdır:
1) İbn Haldun ve Arap-Endülüs-Avrupa ekolü,
2) Antik Yunan-Roma'ya atıfla Batı merkezci kent-toplum-devlet tasavvuru;
3) Uygarlık-Kültür tefriki kapsamında Alman düşüncesi;
4) Farabi-fazıl toplum-İslâm şehri fikri.
Türk düşüncesi, bu altı kavrama hakikate münasip şekilde muhteva verememek nedeniyle buhrana yakalanmaktadır. Aslında bu konudaki yanılgıya Batılı düşünürlerin de katkıda bulunduğunu ifade etmek gerekmektedir. Bilindiği üzere Samuel Huntington, The Clash of Civilization and Remaking of World Order: Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması kitabıyla neo-Atlantikçi yaklaşımla İslâm toplumlarının iktisadî/içtimaî/siyasal varlık halini “civilisation” kavramı içinde görerek Batılı civilisation tecrübesiyle eşitlemektedir. Kavram kargaşasının gerekçelerinden birini, Batı'nın Batı dışını kendisini tanımladığı kavramlara indirgemesi oluşturmaktadır.
İkinci bir gerekçe, yine aynı kavram (civilisation) nedeniyle ve fakat bu kez Türkçeye tercüme sırasında oluşur. “Civilisation” kelimesi Türkçeye çevrilirken “medeniyet” teriminin kullanılması isabetli değildir. Mütercimler, yazarın niyetine bakarak “hadâret”, “umran”, “uygarlık” terimlerinden birini “civilisation” kavramının karşılığı olarak seçmeli değil midir?
Arnold Toynbee'nin Civilization on Trial adlı kitabının Türkçeye Medeniyet Yargılanıyor başlığıyla çevrilmesi “civilisation” teriminin “medeniyet” terimine indirgenmesi konusunda Batılı düşünürlerle benzeş bir paradigmadan hareket edildiğini göstermektedir.
O halde “Türk düşüncesinin buhranı kavram alanında ortaya çıkmaktadır” denebilecektir. Bu tespitten hareketle Türkçenin bir düşünce dili haline gelmesinin de bu krizi aşmakla gerçekleşebileceği öngörülebilecektir. Batı'nın tarihi/iktisadî/içtimaî/siyasî varlığının bir olgu olarak kabul edilmesi, Batı'nın kendi tarihi/iktisadî/içtimaî/siyasî varlığını “civilisation” kavramıyla tanımlaması hatırda tutulmalı ve Batı dışı toplumların bu zaviyeden hareketle adlandırılması gerekmektedir. Bu yaklaşım, “civilisation” kavramının şemsiye kavram olmadığı fikrinden hareket etmekte, şemsiye kavramın tespitine yönelik bir kaygıyı gözetmektedir.
Ancak problem sadece Batı-İslâm toplumları karşılaşmasının neticesi olan kavram ikiliği ile sınırlı değildir. Batı içinde başka bir “Batı” olarak duran Alman düşüncesinin “cultur=kültür” kavramı da “civilisation” ile ilişkilidir. Aynı şekilde İslâm düşüncesi içinde İbn Haldun'un etkisiyle “umran” ve “hadâret” kavramları da meseleye dahil olmaktadır.
Uygar=uygur teriminin Uygurların yaşadıkları yer olan Ughei Nor adından geldiği ifade edilmektedir. Bu terim, Japon bilim adamlarının ortaya attıkları yer adı “Ughei nor”a dayandırılmıştır. Ughei Nor, Karakurum şehrinin kurulduğu yerin 30-40 km kuzeybatısında bulunan Orhun nehrini ifade etmektedir. Ughei Nor, “Yüksekte oturan insanlar”, “asilzade” anlamına gelmektedir. “Uygur” sözcüğünün “birleşmek”, “bağlaşmak” ve “müttefik” anlamına geldiği de ifade edilmektedir (İnayet, 2014).
Uygur-uygar kelimesinin bu anlamından hareketle “uygarlaşmak-uygarlık” kavramının kullanıldığı ifade edilebilecektir. Ancak Alimcan İnayet'e göre gerçekte “Oğuz” kelimesi, “Uygur” kelimesiyle aynı olup onun farklı telaffuzu ve yazılışını ifade etmektedir.
Müellife göre, Uygurların Tanrı Dağları civarına yerleşenleri wu-hu, Altay dağları civarına yerleşenleri Wu-he, yani Oğuz; Selenga nehri vadilerine yerleşenleri Wei-he veya Hui-he, yani Uygur diye adlandırılmıştır.
Alimcan İnayet, şu izahı da yapmaktadır:
Uygur = Yugur, Ogur = Ögür, Oguz = Ögüz. Bunların anlamı “akıllı, güçlü, kudretli”dir. Bu kelimeler Türkçenin “r” grubunda konuşan kabilelerin dilinde Oğur, Yuğur, Uyğur şeklini almıştır; Türkçenin “z” grubunda konuşan kabilelerin dilinde ise Oğuz, Ğuz, Uz şeklini almıştır. Eski Türkçede tek heceli o- (düşünmek), ög (akıl, tefekkür) fiili de vardır. İşte bu o-, ög, uk- fiil köküne ğuz, gur ekleri getirilerek “bilici, planlayıcı, çevik, kudretli” anlamındaki kelime ortaya çıkmıştır (İnayet, 2014).
Alimcan İnayet, “Bu sözcüğünün ilk ve asıl anlamı ‘nehir'dir. Sözcüğün mecazi anlamının ise ‘güçlü, kudretli, yüce' olduğu anlaşılmaktadır (…) Horasan'la Çin arasındaki Kuşan (Kuça) şehri halkı Toguz-guz'dur. Hükümdarlarının adı Uygur-han'dır. ‘Uygur-han' unvanının ‘kudretli han', ‘büyük han', ‘yüce han' anlamında geldiği anlaşılıyor. Ayrıca, Oğuz sözcüğünün ikinci ögesi olan ‘ğuz' bağımsız kullanılabilmektedir (Ğuz, Guz, Dokuz-Ğuz, Tokuz-Guz). Buradaki ğuz un kuz/küz; kur/kür; gur/gür; köl/kül gibi biçimleri de ‘kudretli',‘büyük', ‘yüce', ‘güçlü' anlamlarına gelir.” görüşünü kabul etmektedir.
Anlaşılacağı üzere “uygarlık” kelimesi, “uygurlaşmak”tan türetilmiş olup İbn Haldun'un “hadâret” kavramına verdiği anlamla benzeşen bir içerik taşımaktadır.
Kanaatimizce, Batılı düşünürlerin “civilisation” terimini İbn Haldun'un “hadârilik/hadâret” ve Türkçedeki “uygarlık” terimleriyle karşılamak mümkün olmaktadır. İbn Haldun'un “hadaret” kavramı “hadara=huzurda olma” terimine dayanmaktadır. Hdr=Hudur, mevcut olma, şimdi ve burada olma, göçebe olmama, asayiş halde olma (güvenliği ihlal eden halden uzakta olma) anlamına gelmektedir. Ancak İbn Haldun bu kavramı aynı zamanda mülke sahip çıkan askerî niteliklere haiz bir asabiyeti işaret etmek için kullanmaktadır ki, kavrama verdiği bu anlamın “Uygur” kelimesine verilen “güçlü, kudretli, yüce” anlamıyla benzeştiği açıktır.
Zikri geçen üç kavramın (uygarlık, civilisation, hadâret) birbirinin karşılığı olarak kullanılması halinde Türk düşüncesinin pek çok müşkülden kendini kurtaracağı ifade edilebilecektir.
Altı kavramdan üçünün birbirinin yerine kullanılabileceği ortaya çıktığına göre, diğer üç kavramın (medeniyet, umran, kültür) nereye oturtulacağı sorusu araştırmamızın ikinci safhasını oluşturmalıdır.
- İnayet Alimcan, Uygur Sözcüğünün Kökeni ve Anlamı Üzerine Yeni Bir Yaklaşım, Türk Dil Kurumu 20–24 Ekim 2008-VI. Türk Dili Kurultayı, https://turuz.com/fa/book/title/Alimcan_Inayet_Uygur_Sozcugunun_Kokeni_ve_A nlami_Uzerine_Yeni_Bir_Yaklasim, 19.7.2014