Bazen yola revan olmak gerekir. ‘Hadi, gidiyoruz' diye seslenirler bazen.
Gittiğin yerde seni neyin beklediğinin önemi yoktur.
Ayağına geçirirsin pantolonunu. Çantanı takarsın sırtına.
Bilirsin ki birilerinin senin yollara düşmene ihtiyacı vardır. Gözleri yaşlı seni beklemektedir.
Aslında bekleyenin değil beklenenin ihtiyacı vardır gitmeye.
İnsan olduğunu hatırlaman gerekir. Kendin içindir gidişin aslında.
Ne sıcak çorba beklersin gittiğin yerde, ne de rahat bir döşek.
Bilirsin ki seni bekleyenlerin evi yıkık, gönlü yıkık, gözü yaşlıdır.
Sen beklemezsin ama senin yerine eksiklerini düşünenler vardır.
Kimi yol arkadaşı olamaz sana ama bilirsin ki gönlü yanındadır.
Kimi bir tas sıcak çorba koyar önüne ummadığın bir zamanda.
Kimi de düşer peşine karanlıkta, evinde misafir etmek ister.
Kimsenin yarasına merhem olamadığını düşünürsün. Kanayan yarasına ilaç, tozlu ayağına çarık, üşüyen sırtına çul olamadığını düşünürsün.
Yolda çoğala çoğala gidersin. Matematiksel değil, geometrik olarak çoğalırsın. Birken iki, ikiyken dört, dörtken milyonlarca olursun.
Abdestini aldığın soğuk su ısıtır kalbini.
Yol kenarlarında durduğun namaz açar tıkanıklığını vicdanının.
Yolunu bekleyenlere insanlık borcun vardır. Ödeyemezsin.
Yıkık, harabe binaların altında can çekişir insanlık.
Gönlün yanlarında durmak, dertlerine çare olmak ister. Modern prangaların engel olur ama yine de orada olmak gerekir.
Yaraya merhem, sofraya katık, yüküne hamal olmak gerektir.
Yetimin başını okşayan el, sıcak yuva olmak gerektir.
Ayağına çarık, yüzüne gülen olmak gerektir.
Atılan bombanın önüne kalkan olmak gerektir.
Şükür ki Yaradana yetimin elinden tutan, başını okşayan, yüzüne gülen var.
Allah yola çıkandan, yol açandan, ümitleri diri tutandan razıdır inşallah.