Gıda Hareketi bir kez daha haklı çıktı

Gıda Hareketi bir kez daha haklı çıktı
10.01.2019 13:18:57

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.

Şimdi ise Bursa Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nden 4 akademisyen “Ambalajlı İçme Suyu Örneklerinde Ağır Metal Analizi ve Risk Değerlendirmesi” başlıklı analiz çalışma yaptı. Netice şu, "Duş bile alınmaz! Resmen zehir"

İŞTE YENİ HABER

Bursa Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nden 4 akademisyenin gerçekleştirdiği “Ambalajlı İçme Suyu Örneklerinde Ağır Metal Analizi ve Risk Değerlendirmesi” başlıklı analiz çalışması kapsamında 43 farklı markanın içme suyu örneği üzerinde 16 farklı ağır metalin analiz işlemi gerçekleştirildi. Anaziler 250 ml'lik plastik ambalajlı su örneğine yapıldı.

Su örnekleri içerisinde tespit edilen en yüksek ağır metal konsantrasyonları, baryum, kurşun, stronsiyum oldu. Sularda en yüksek oran olarak baryumda 366.08, kurşunda 0,80 ve stronsiyumda ise 6,01 ppB oranları ölçüldü. İçme suyu yoluyla maruz kalma dozunun baryum için en fazla 0,004, kurşun için 0,029 ve stronisyum için de 0,0012 mikrogram olduğu belirlendi.  

KANSER RİSKİ

Araştırmada, kurşun oranlarının ambalajlı içme sularında yetişkinler için 10-6'yı aşan kanserojen indeks aralığı sergilediğine vurgu yapılarak, “Ambalajlı içme suyu tüketmenin Pb(kurşun) seviyesine göre kanserojen risk oluşturduğu gözlenmektedir. Toplum sağlığının korunması açısından uygun kontrol tedbirlerinin alınması gerekmektedir.

Sularda As, Pb, Mn, Cd, Cu, Hg Cr gibi ağır metallerin bulunması ciltte incelme, böbrek hasarı, karaciğer sirozu, sinir sisteminde ileti bozuklukları, gibi sorunlara yol açabilmektedir. Toplumun bir bölümünün, su ihtiyacını sağlıklı olduğuna güvenemediği için musluk suyu yerine ambalajlı sulardan karşıladığı bir gerçektir. Ambalajlanarak tüketime sunulan doğal kaynak suları ve içme sularının bakteri içermemesi kadar ağır metal bulunma durumu ve konsantrasyonu da önem arz etmektedir” ifadelerine yer verildi.

Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Ali Uğurlu, “Tespit edilen en yüksek baryum oranı korkutucu. Kurşun miktarı 0.010'un altında olması gerek ancak 8 katı çıkmış. Araştırma sonuçlarına göre bazı içme suları dördüncü derece su kalitesinde. Böyle bir ürün ancak banyoda kullanılır. Baryum (Ba), kurşun (Pb) ve stronsiyum (Sr) ağır metallerdir. Bu ağır metallarin kansorejen etkileri var. Bazı organlarda birikme, mutasyon, dejenerasyon etkileri söz konusu olabilir. Çünkü bu metaller vücutta birikme yapabiliyor. Ambalajlı su sektöründe korkunç derece denetimsizlik var. Standart dışı firmaların ruhsatları iptal edilmeli” ifadelerini kullandı.

ÇEVRESEL FAKTÖRLER

Araştırmada, şu bilgilere yer verildi: “Sudaki kirliliğin çoğu kimyasal kaynaklı. Sanayi atıkları, tarımsal ilaç atıkları, petrol su kimyasında önemli değişiklikler yapmaktadır Ayrıca doğal sular, mineral, cevher ve kayaçlarda etkileşim yoluyla ayrışmalara ve bu şekilde metallerin suya karışmasına sebep olabilirler. İçme suları da bu kaynaklardan temin edildiğinden kimyasal bileşimleri sürekli değişir.”

Analiz muamması

Bakanlık, “Güncel liste sitemizde yer alıyor” açıklamasını yaparken Sağlık ve Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Özer, “Ne bakanlıktan, ne de firmalardan güncel analiz sonuçlarını temin edebiliyoruz. Bakanlık sitesinde sadece ruhsat alan firmaların listesi yayımlıyor. Analiz sonuçlarına ulaşmamız mümkün değil” dedi

Milliyet'in içme suyundaki ağır metallere yönelik haberinin ardından akıllarda “Hangi suyu tüketmeli?” sorusu oluştu. Sağlık ve Gıda Güvenliği Derneği, son birkaç yıldır içme sularıyla ilgili yapılan araştırmaları kendi sitesinden yayımlıyor. Bu araştırmalar bakanlığın yaptığı analizlerin sonuçlarını içeriyor. Dernek, çıkan sonuçları sıralayarak su firmalarını kalite bakımından derecelendiriyor.

Ancak bazı firmaların bakanlığın analiz sonuçlarını dernek ile paylaşmadığını belirten dernek başkanı Kemal Özer, “Yayımladığımız analizler, Sağlık Bakanlığı'nın analiz ettiği ve bir nüshasını firmalara gönderdiği rapor sonuçları. Ancak yayımladığımız liste genellikle geçmiş yıllara ait. Hatta 2011, 2012, 2013 yıllarına ait analiz sonuçları ağırlıkta. Çünkü ne bakanlıktan, ne de firmalardan güncel analiz sonuçlarını temin edebiliyoruz. Geçmiş dönemde elde ettiğimiz sonuçları yayımlamaya devam ediyoruz. Bakanlık sitesinde sadece ruhsat alan firmaların listesi yayımlıyor. Ancak analiz sonuçlarına ulaşmamız mümkün değil” diye konuştu. 

'GÜNCEL LİSTE YOK'

Güncellenmiş listeyi geçtiğimiz gün yayımladıklarını açıklayan Özer, şöyle devam etti:

“Bazı firmalar bizimle analiz sonuçlarını paylaşıyor, bazıları ise hiç paylaşmıyor. Dolayısıyla her su markası için güncel analiz sonucu yok. Bakanlıktan da bilgi alamıyoruz. Bu nedenle 4-5 yıl öncesine ait analiz sonuçlarını yayımlıyoruz. İçme suyunda, biyolojik, kimyasal-radyolojik ve mineral değerleri olmak üzere üç farklı analize bakılır. TSE 266 içme suyu kalite parametre değerleri belli. Ancak Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Avrupa Birliği ve ABD'nin limit değerleri bazen farklılık arz ediyor. Yani Türk Standartları Enstitüsü'ne (TSE) göre bir maddenin litrede 1 miligram içermesi gerektiği belirtilirken, DSÖ kriterlerinde bu oran 0.50 olarak yer alabiliyor. Genellikle geçmiş dönem analizlerinin listesi olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Su firmaları yayımladığımız listelere karşı suç duyurusunda bulundular ancak hepsinden takipsizlik kararı çıktı. Haksız rekabete yol açtığımız iddia edildi. Halk sağlığını ilgilendiren bir mesele ticari sır, haksız rekabet olabilir mi?”

'BAKTERİ ANLIK OLABİLİYOR'

İçme suyu pazarlayan bir şirket yetkilisi ise denetimlerin sıkı şekilde uygulandığını belirtirken, şu bilgileri aktardı: “Piyasada doğal kaynak, doğal mineralli ve işlenmiş olmak üzere üç su ürünü mevcut. Doğal kaynak ve doğal mineralli sular yeryüzüne çıkınca fiziksel, tortu filtresinden geçildikten sonra ambalajlanır. Bu iki su türünde kimyasallara kesinlikle dokunulmaz. Ozonlama ise ürünün raf ömrünü uzatmak, mikrobiyolojik kirliliği gidermek için kullanılır. Firmaların yüzde 80'i ozonlama işlemini gerçekleştirir. Bu işlemin bir amacı da suda ağır metalleri çöktürmektir. Kaynak suyundaki demir ve manganı uzaklaştırmak için ozon kullanılır ve bu işlem yönetmeliğe uygundur. Ancak içme suyunda farklı ağır metal varsa bunların uzaklaştırılması isteniyorsa ters ozmoz arıtmadan geçirilir. Bu işlem ağır metalleri, bakterileri ama aynı zamanda mineralleri tutar. İçme suyunu içini tamamen boşaltmış olursunuz. Bakanlık düzenli olarak firmaları denetliyor. Gerektiğinde bu denetlemeler hafta bir gün bile yapılıyor. Analiz sonuçları uygun olmayan firmalar takibe alınıyor. Ancak bir ayrıntı var. Bazen bakteri tespiti anlık olabiliyor. Analiz cihazından bile kaynaklı bir durum ortaya çıkabilir. Ancak bu durum süreklilik arz etmediğinden sürekli açıklama yapılmıyor olabilir. Diğer türlü sürekli kötü üretim oluyormuş imajı doğabilir.”

BOLU, SAKARYA VE BURSA

Devlet Su İşleri (DSİ) eski Daire Başkan Yardımcısı Dursun Yıldız ise Milliyet'e yaptığı açıklamada, “İçme suyu kaynaktan alındıktan sonra belli proseslerden geçiriliyor. Güvenilir kaynaktan çıkan sular, fabrikaya alınarak ozonlama veya klorlama işlemlerinden geçiriliyor. Suyun dinlendirilmesi, mevcut minerallerin tespiti ve suyun şişelenmeye hazır hale geldiğinin belirlenmesi çok önemli. Damacanaların yıkanması ve steril olması gerekiyor. İhtiyaç halinde mikrop üremesini engelleyecek ozonlama yapılı. Türkiye'deki ideal içme suyu kaynakları ve firmalar genellikle Bolu, Gerede, Sakarya, Bursa ekseninde faaliyet gösteriyorlar. Fabrikalar su kaynaklarına birkaç kilometre mesafede yer alıyor” ifadelerini kullandı.

'UZUN VE SAĞLIKLI YAŞAMIN SIRRI KALİTELİ SU'

İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk, kronik hastalıkların bu kadar yaygın olmasının en önemli nedenlerinden birinin yeterli ve kaliteli su içmemek olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Dünyadaki en uzun yaşayan insanların bulunduğu Okinawa ve Pakistan'daki Hunza bölgelerinde yaşayanlar incelendiğinde en önemli faktör olarak temiz su kaynaklarına sahip olmaları ve yeterli miktarda su içmeleri olduğu ortaya çıktı. Maalesef dünyada temiz su kaynakları neredeyse kalmadı. Tarım ilaçları, kimyasal gübreler, evsel, endüstriyel atıklar, kimyasal toksinler, kanalizasyon suları ve petrokimyasal sızıntılar su kaynaklarının kirlenmesine neden oldu. Kirletilen su kaynakları çeşitli kimyasal dezenfektanlarla temizlenmeye çalışılıyor. ABD'de her yıl sulardan kaynaklanan bir milyon ishal vakası ortaya çıkıyor ve en az bin kişi bu nedenle hayatını kaybediyor. Sağlıklı su vücudun ihtiyacı olan kalsiyum, potasyum, fosfor, magnezyum, demir gibi mineralleri içermeli. Sağlıklı su alkali karakterde ve elektron bakımından zengin olmalı.”

'GEREKİRSE SUYU EVDE KAYNATIN'

İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özer Ergise ise “İçme suyunun içinde ishale neden olacak zararlı bakteriler ve toksik kimyasallar olmayacak. Mikro organizmalardan korunmak için gerekirse suyu evde kaynatacaksınız. Üreticiler bakterilerin sayısını azaltmak ozonlama, klorlama yapıyor. Suda patojen dediğimiz hastalık yapan bakterilerden hiçbiri olmamalı” dedi.

Mert İnan / Milliyet

YORUM YAP