Almanya resmi yayın kuruluşu, FETÖ'nün batı özelde de Alman medyasına nasıl hakim olduğunu itiraf edne bir haber yayınladı.
Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Gülenci oldukları iddiasıyla binlerce kişinin etkilendiği tasfiye kampanyası ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Batı'daki olumsuz imajı Almanya'daki Gülencilere yaradı. Almanya'da "Hizmet" hareketi olarak bilinen Gülen yapılanmasına yönelik daha birkaç yıl önce kamuoyunda dile getirilen ve medyaya da yansıyan eleştirel görüşler yerini sessizliğe bıraktı.
Alman medyası ve kamuoyunda Gülen yapılanması artık antidemokratik yöntemleri ve özündeki muhafazakar İslam anlayışı ile değil, "Erdoğan'ın otoriter devlet yönetimine karşı demokrasi ve basın özgürlüğü için mücadele veren demokratik muhalefetin bir parçası" imajıyla algılanıyor.
Bunda Gülencilerin başarılı bir halkla ilişkiler kampanyası yürütmesi de etkili oldu. Gülencilerin Almanya'daki en tanınmış kuruluşu "Diyalog ve Eğitim Vakfı" ve başkanı Ercan Karakoyun, Alman medyasında sıkça boy göstererek "Hizmet" hareketinin "modern ve çağdaş İslam anlayışının" Batı değerleriyle uyumuna vurgu yapıyor ve diyalog mesajı veriyor. Berlin ve Brandenburg'da yayın yapan rbb radyosunun internet sitesinde, Gülen yapılanmasıyla ilgili şu tespitte bulunuluyor: "Hizmet hareketi eskiden özellikle katı İslam anlayışı ve gizemli yapılarıyla gündemdeyken şimdi Almanya'da yeni bir imaj oluşturmak için siyasi atmosferden yararlanıyor."
"Demokrasinin öncü gücü"
Essen kentindeki Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfı'ndan Yunus Ulusoy, Gülen yapılanmasının Almanya'da da dışarıdan anlaşılması ve kontrolü mümkün olmayan bir güç oluşturduğu görüşünde. Oluşturulan ağın geçmişte etki alanını genişletmek, bugünse eldeki gücü korumak için kullanıldığını belirten Ulusoy, Gülen yapılanmasının şu an tüm gücünü "demokrasinin öncü gücü" şeklindeki yeni imajını yaymaya adadığını belirtiyor.
Gülen yapılanmasının Almanya'daki yeni imaj çalışmasında Alman medyasında çalışan taraftarları da rol oynuyor. Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişimine kadar Gülen yapılanmasının Almanya'daki ideolojik organizasyon merkezi, Frankfurt yakınlarındaki Offenbach merkezli World Media Group (WMG) idi. Zaman gazetesinin Avrupa baskısının yanı sıra televizyon kanalları ve DTJ internet haber portalı da buradan yönetiliyordu. Erdoğan ile Gülen'in arasının açılması ve gerilimin açık bir savaşa dönüşmesinin ardından mali sıkıntılar baş gösterince WMG kademeli olarak 250 çalışanını işten çıkardı, 2018 başında da Offenbach'taki merkez satıldı.
Zaman Avrupa'nın eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Çelebi, pek çok eski Zaman çalışanı gibi kendisinin de şu an işsiz olduğunu söylüyor. Çelebi, eski WMG çalışanlarının yaklaşık yüzde 10'unun Almanya'daki diğer medya kuruluşları ve reklam sektöründe kadrolu ya da serbest çalışan olarak iş bulduğunu belirtiyor. Bir arkadaşının Mainz'da bir günlük gazetede çalıştığını, bazılarının aylık bir dergi yayımladığını, bazılarının da McEU adlı televizyon kanalında ya da kameraman olarak çalıştıklarını anlatıyor.
Eski WMG çalışanları Alman medyasında
Eskiden Zaman gazetesinde çalışan bir başka gazeteciyse Ludwigshafen'da yayımlanan "Die Rheinpfalz" adlı yerel gazetede iş bulmuş. Yıllarca gazeteci olarak çalışmasına rağmen gazetede stajyer eleman olarak işe alınmış. Yeni iş yerinde Erdoğan ve Gülen arasındaki gerilim konusunda haber yapmadığını, şu an Gülen hareketiyle bir bağlantısının bulunmadığını, sadece Zaman'dan iyi anlaştığı bazı eski meslektaşlarıyla arada sırada teması bulunduğunu belirtiyor.
Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Hilden kentinde reklamcılık ve medya alanında faaliyet gösteren Pinien Art&Media ajansı da Gülen'e yakınlığıyla biliniyor. Ajansın dört kurucusundan biri olan Erkan Köktaş, Gülen hareketi mensubu olduğunu ve Gülen'e yakın girişimcilerin oluşturduğu FIDAN adlı dernekte eskiden faal olduğunu doğruluyor. Ajansın 20 serbest çalışanı olduğunu belirten Köktaş, aralarında Gülencilerin bulunduğu konusunda bilgi sahibi olmadığını, işe alımlarda mesleki yeterliliğin belirleyici olduğunu söylüyor.
Serbest çalışanlardan kaçının gazeteci olduğu konusunda ise sorumuza şimdiye kadar yanıt alamadık. Şirketin internet sitesindeki metne göre, verilen hizmetler arasında Almanya'daki kamu yayıncılık kuruluşlarına ve uluslararası medyaya siyasi içerikli haber ve araştırma hizmetleri sağlanması da yer alıyor. Ajansın diğer kurucuları arasında yer alan ve içeriklerden de sorumlu olan Hüseyin Topel ve Fatih Aktürk, aynı zamanda çeşitli Alman medya kuruluşlarında serbest gazeteci olarak çalışıyorlar.
Hüseyin Topel, Gülencilerle ailevi ve mesleki bağlantılarıyla ilgili sorumuzu kendisinin Gülenci olmadığı şeklinde yanıtlıyor. Babasının, Gülen hareketine bağlı eğitim alanında faaliyet gösteren bir derneğin ve Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Gülen'e yakın bir okulun kuruluşunda yer aldığını, bunun kendisinin de Gülenci olduğu anlamına gelmeyeceğini belirtiyor. Topel, üniversite öğrenimi sonrasında Zaman gazetesinin Düsseldorf'daki bürosunda editör olarak işe alınmasının da yine Gülen'e bağlı internet portalı DTJ'de çalışmasının da Gülen'e yakınlık konusunda bir kanıt olamayacağını savunuyor.
Eski Zaman çalışanları Alman medyasında çeşitli gazete, radyo ve televizyon kanallarında görev yapıyor.
Hüseyin Topel'in adı, 2017 yılında Alman kamu yayıncılık kuruluşu WDR'de yayınlanan ve "Türk devletinin Gülen taraftarlarına yönelik baskılarını" konu edinen iki haberde yazarlar arasında geçiyor. Haberlerden birinde Almanya'ya iltica başvurusunda bulunan Gülencilerin yaşadıkları zorluklar, diğerinde ise Gülenci oldukları gerekçesiyle Türk Hava Yollarındaki işlerinden çıkarılan yöneticilerin yaşadıkları konu ediliyor, THY yönetimi eleştiriliyor.
Alman medya kuruluşları için sorun yok
WDR, konuyla ilgili DW'nin sorusu üzerine, Gülen'e yakınlığıyla bilinen bir ajansta çalışan Topel'in Almanya'daki Gülencilerle ilgili haberlerinin yayınlanmasında bir sorun görmediğini bildirdi. WDR'den yapılan açıklamada Topel'in daha işbirliğinin başlangıcında Gülen taraftarlarıyla iyi ilişkileri bulunduğunu, eskiden Zaman'da ve şu an Pinien Art&Media ajansında çalıştığını da yazıişlerine bildirdiği kaydedildi.
Bu yılın başında Topel'in adının yine yazarları arasında geçtiği "Erdoğan'ın Almanya'daki savaş propagandası" konulu bir haberi yayınlayan kamu yayıncılık kuruluşu ARD de Topel'in istihdamıyla ilgili bir çekincelerinin olmadığını belirtti. ARD basın bürosundan yapılan açıklamada Topel'in Zaman'da çalıştığının ve ailevi durumunun yazıişlerince bilindiği kaydedilerek "Bay Topel'in konuların belirlenmesi, hayata geçirilmesi ya da araştırma materyalinin seçiminde hiçbir karar yetkisi bulunmamaktadır ve hiçbir röportajı kendi başına gerçekleştirmemiştir" ifadelerine yer verildi.
Topel, bir başka kamu yayıncılık kuruluşu ZDF'in de çeşitli programlarında çalışıyor. Kuruluşun araştırmacı gazetecilik programı Frontal 21'de 2017 yılında yayınlanan ve "Erdoğan'ın baskı yöntemlerini" ele alan haberde yazarlardan biri olarak adı geçiyor. Haberde Gülen'e bağlı Diyalog ve Eğitim Vakfı'nın Başkanı Ercan Karakoyun'un da görüşlerine başvuruluyor. ZDF konuyla ilgili sorumuza verdiği yanıtta "serbest çalışanların başka mesleki faaliyetler için izin alma yükümlülüğünün bulunmadığını, ancak buna rağmen kendisiyle diğer faaliyet alanlarıyla ilgili görüşüleceğini" kaydetti.
Alman dış istihbarat teşkilatı Federal Haberalma Servisi'nin (BND) Başkanı Bruno Kahl, Mart 2017'de yaptığı bir açıklamada Gülen yapılanmasının darbe girişiminden sorumlu olduğuna dair "Türkiye'nin kendilerini ikna etmeyi başaramadığını" belirtmiş ve "Gülen hareketi dini ve laik eğitim hedefi güden sivil bir oluşumdur" ifadesini kullanmıştı. Almanya'nın Ankara Büyükelçiliğinin bir raporunda Türk kaynaklarından alıntıyla "Gülen hareketinin katı hiyerarşik yapısıyla dikkat çektiği ve organize suç örgütlerini hatırlattığı" belirtilse de Alman federal hükümetinin bu bakış açısını benimseyip benimsemediği belirsizliğini koruyor.
İç istihbarat raporu
Bu tutarsızlık Alman iç istihbarat birimi Anayasayı Koruma Teşkilatı için de geçerli. Rheinland-Pfalz eyaletinin Sosyal Demokrat Partili İçişleri Bakanı Roger Lewentz'in girişimiyle 2014 yılında Gülen yapılanmasını mercek altına almak üzere iç istihbarat birimlerinden bir çalışma grubu oluşturuldu. Bu çalışma sonrasında "Gülen hareketinin anayasaya düşman faaliyetler hedeflediğine dair yeterli işaretlerin bulunmadığı" sonucuna varıldı. Ancak aynı zamanda Rheinland-Pfalz eyaleti İçişleri Bakanlığı basın bürosu, "Gülen'in yazılarında inanç özgürlüğü, dinin kamusal yaşamdaki yerinin kapsamı ve ateistlere yönelik tutum gibi konularda eleştirel bakılabilecek bölümler bulunduğunu" not düştü.
Gülencilerle ilgili inceleme SPD'li eyalet İçişleri Bakanı Roger Lewentz'in girişimiyle başlatılmıştı.
Alman iç istihbaratının Baden-Württemberg eyalet teşkilatı 25 Temmuz 2014'te Gülen yapılanmasıyla ilgili eleştirel noktalar içeren kapsamlı bir raporu internet sayfasında yayınladı. Rapordaki bulgular, oluşturulan çalışma grubunun vardığı sonuçlarla büyük ölçüde örtüşüyordu. Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişiminin ardından bu rapor sayfadan kaldırıldı. Raporun sayfadan niye kaldırıldığına dair soruyu yanıtlayan Baden-Württemberg iç istihbarat teşkilatı, raporun sayfada yayınlanmak üzere hazırlanmadığını, başından beri kamuya açık olmaması gerektiğini bildirdi. Ancak hakkında kamuoyunda defalarca alıntılar yapılan siyasi anlamda bu kadar hassas bir raporun iki yıl boyunca internet sayfasında kalması ve iç istihbarat teşkilatından hiçkimsenin bu hatayı fark etmemesi hiç inandırıcı gelmiyor. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin Baden-Württemberg eyalet teşkilatından kaynakların getirdiği açıklama ise akla daha yatkın. Buna göre Türk hükümeti darbe girişiminin ardından Alman tarafının Gülen yapılanmasına karşı harekete geçmesini talep ederken söz konusu iç istihbarat raporuna atıfta bulunmuştu.
Alman Federal Meclisinin Sol Partili milletvekili Ulla Jelpke, Alman hükümetini Gülen yapılanmasına arka çıkmakla, Türkiye'de suç işlediği düşünülenleri dahi korumakla suçluyor. Alman Federal Meclisi İçişleri Komisyonu üyesi Jelpke, hükümetin Gülen yapılanmasına yönelik tutumuyla ilgili mecliste çeşitli soru önergeleri de vermiş bir isim. Jelpke, zanlıların hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda yargılanacağını beklemediği için Türkiye'ye iadelerine karşı. Ancak suçlular için yargı sürecinin Almanya'da işletilebileceğini düşünüyor.
Adil Öksüz Berlin'de yaşadı mı?
Türk hükümeti de darbe girişiminden sorumlu pek çok kişinin Almanya'ya kaçtığını iddia ediyor. Türkiye'de "FETÖ'nün hava kuvvetleri imamı" olarak nitelendirilen ve darbe girişiminin baş zanlılarından biri olarak aranan Adil Öksüz'ün oturduğu iddia edilen Berlin'in Neukölln semtindeki bir evin fotoğrafları Haziran ayında Türk medyasında yayınlanmıştı. Türkiye Öksüz'ün iadesini talep ederken Alman hükümeti, "Öksüz'ün Almanya'da olup olmadığını bilmediği, ancak ikamet durumunun tespiti için soruşturma yürütüldüğü" şeklindeki resmi tutumunu sürdürüyor. Öksüz'ün yaşadığı iddia edilen evin bir sakini Deutsche Welle'ye yaptığı açıklamada "Öksüz'e çok benzeyen bir adamla karşılaştığını" teyit etti. Frankfurter Rundschau gazetesinin haberine göre, Öksüz bu haberlerin yayınlanmasının ardından Berlin eyalet polisine bağlı, devlete yönelik siyasi ve terör suçlarına bakan birim tarafından güvenliğe alındı.
Gülen yapılanması ise faaliyetlerinin sadece diyalog ve eğitim alanında olduğunu savunuyor, şiddet olaylarına karıştığı yönündeki tüm suçlamaları reddediyor. Ancak yine de darbe girişiminin ardından Almanya'da çok sayıda destekçisini kaybetti. Almanya'da Gülen'e bağlı 30 okuldan üçü, Türk velilerin çocuklarının kaydını almaları nedeniyle kapatılmak zorunda kaldı. Almanya çapında eğitim veren yaklaşık 170 kursun yarısı da kapatılmış durumda. Ancak bu eğilim yavaş yavaş yeniden tersine dönüyor. Berlin'in Spandau semtindeki Wilhelmstadt lisesini işleten Tüdesb derneğinin başkanı İrfan Kumru, Deutsche Welle'ye verdiği demeçte kayıtlı öğrenci sayısının yeniden eski seviyesine döndüğünü belirterek yoğun talep üzerine Berlin'de yeni çocuk yuvaları açmaya hazırlandıkları bilgisini verdi.
Türkiye'den kaçanlara kapsamlı yardım
Almanya'daki "Hizmet" kuruluşları Türkiye'den kaçan ve aralarında eski memur, öğretmen ve iş insanlarının da bulunduğu binlerce yandaşının birikiminden de yararlanıyor. Almanya'ya yeni gelenler Berlin'de mültecilere yardım için kurulan "Aktion für Flüchtlingshilfe" adlı organizasyon gibi Gülen'e yakın derneklere yönlendiriliyor, buralarda kendilerine hukuki danışmanlığın yanı sıra dil okulları, iş ve ev bulma konularında yardım ediliyor. Gülencilerin verilerine göre iltica başvurularında kabul oranı oldukça yüksek. Berlin'de bu oranın yüzde 90'ı bulduğunu söylüyorlar.
Gülen yapılanmasında eskiden yönetici konumunda bulunan ismi açıklanmayan bir kişi Alman kamu yayıncılık kurumu ARD'ye verdiği röportajda, Gülen yapılanmasını bir "tarikat" diye tanımlayarak Alman kurumlarını dikkatli olmaları konusunda uyarmıştı. Gülen yapılanmasının dışarıya verdiği görüntünün gerçeklerle bağdaşmadığını söyleyen eski Gülenci, "gizli bir paralel yapı" bulunduğunu ve dernek yöneticilerinden ziyade imamların güç sahibi olduğunu belirtmiş, "Bu imamlar Türkiye'den geliyor, gazeteci ya da muhasebeci gibi farklı kılıflarla Almanya'ya getirtiliyor. Yaklaşık üç yıl burada kalıyorlar" ifadelerini kullanmıştı.
Gülen yapılanması ise hakkındaki suçlamalara Almanya'da daha şeffaf bir tutum benimseyerek karşı koyma stratejisi izliyor. Özellikle de "Diyalog ve Eğitim Vakfı" ve başkanı Ercan Karakoyun, darbe girişiminden bu yana Alman medyasında sürekli boy gösterip Gülen hareketi hakkında "Erdoğan'ın otoriter devlet anlayışı karşısındaki demokratik bir oluşum" imajını yaymaya çalışıyor. Gülen yapılanmasının din ve modernite, din ve demokrasi, çağdaş İslam anlayışı gibi dini değerlerinin Batı ile uyumlu olduğunu vurguluyor.
Eißler: Gülen hiçbir zaman reformcu olmadı
Ancak pek çok uzman bu imaj çalışmalarına şüpheyle yaklaşıyor. Alman Protestan Kilisesi'nden İslam uzmanı Friedmann Eißler, Fethullah Gülen'in hiçbir zaman reformcu kimlikli bir ilahiyatçı olmadığına dikkat çekiyor. Gayrimüslimlerle diyaloğun sadece hedefe ulaşma yolunda bir araç olarak görüldüğünü belirten Eißler, "Tablonun bütününü görmemiz gerekir. Bu tablo buradaki Batı toplumu için de bir İslami vizyon içeriyor. Örneğin Gülen yazılarında kadınların hakları olduğunu belirtse de bunların hangi haklar olduğunu söylemiyor" diyor.
Buna rağmen Almanya'daki kiliselerde bile Gülen yapılanmasıyla ilgili önemli çekinceler bulunmuyor. Berlin'de kurulması planlanan ve tek Tanrılı üç dinin mensuplarına ortak ibadet etme imkanı sunacak "House of One" projesinde Alman Protestan Kilisesi Gülen temsilcileriyle işbirliği yapıyor. Bir başka örnek; Katolik Herder Yayınevi yıllardır Fethullah Gülen'in ve Gülencilerin kitaplarının basımını gerçekleştiriyor. Yayınevi Deutsche Welle'ye yaptığı açıklamada, "yazarın yapılacak baskının bir bölümünün cirosunu organize ettiğini ve garanti verdiğini" teyit etti. Yani Gülen parayı veriyor, Herder Yayınevi basıyor. Bu koşullar altında Gülen yapılanmasının Almanya'daki sözcüsü Ercan Karakoyun'un şu tespiti şaşırtmıyor: "Almanya yeni merkezimiz olma yolunda."
Gunnar Köhne / Deutsche Welle Türkçe