Son yazımızda “Kapıdan (El-Bab) girdik, Batı Şebbihalarını üzerimize saldı” demiştik. Rusya – Türkiye ilişkileri çevresinde gelişen son olaylar ve dün “düşen” Rus uçağına bakınca Batının Şebbihalarını Rusya üzerine de saldığını görmek için çok büyük bir analist olmak gerekmiyor. Diyebilirsiniz ki düşen bir uçağın sabotaj olduğuna daha ilk dakikadan neye göre karar veriyorsunuz?
Anlatalım, benzerlikleri görünce bakalım siz de hak verecek misiniz?
Yaklaşık 7 ay önce kaleme aldığımız 24 Mayıs 2016 tarihli “ Mısır'ın Mistralleri ve Akdeniz'in laneti” başlıklı yazımızın bir bölümü:
“2011 yılında Fransa ile Rusya arasında yapılan antlaşma ile 2 Mistral sınıfı havuzlu çıkarma ve helikopter gemisi Rusya için üretilmeye başlanmış ama Ukrayna krizinin ardından Fransa satışı askıya almıştı. Bunun üzerine Rusya kendisi için üretilen Mistral gemilerinin yabancı ülkelere satışını yasaklamıştı. Rusya Devlet Başkanı Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı Hollande 5 Ağustos 2015 günü yaptıkları telefon görüşmesinde, iki ülke arasında imzalanan ve 2 Mistral savaş gemisinin teslimatını öngören sözleşmenin sona ermesi konusunda anlaşmış ve Fransa 900 milyon Euro'luk tazminatı Rusya'ya ödemişti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya'nın Mistral helikopter gemileri krizinin çözülmesinden memnun olduğunu ve tazminat olarak "Çok iyi paraların" elde edildiğini bildirmişti.
1- RUS UÇAĞI MISIR'DA DÜŞTÜ
Peki, bu gemilere ne oldu. İşte işin püf noktası burası. Rusya'nın rızasının alınmasından sonra Mısır ile anlaşma yapılarak bu iki gemi Mısır'a satıldı. Bu satışın ardından ise Rus havayollarının Kahire - Moskova seferini yapan uçağı Mısır'dan kalktıktan kısa bir süre sonra Sina yarımadası üzerinde iken 2015 yılının Ekim ayında düşmüştü. (Rusya - Fransa - Mısır üçgeni)
Rusya ve Fransa uzun bir süredir birbirlerine paralel politikalar izliyorlardı. Bu durum Paris saldırılarından sonra daha da artmıştı.
Hadisenin daha ilk anlarında Şarm El-Şeyh uçuşlarını durduran ülke hangisi idi? İngiltere... Hem de İngiltere Başbakanı Sisi ile yapacağı yüz yüze görüşmelerin hemen öncesinde uçuşları askıya almış, kendi vatandaşlarını havalimanlarında mahsur bırakarak turizm gelirine mahkum Mısır'ı çok zor durumda bırakan bir fotoğraf oluşturmuştu.
Askeri anlaşmaları ve uçak kazalarını takibe devam edelim.
2- MISIR UÇAĞI KIBRIS RUM KESİMİNE KAÇIRILDI
5 Kasım 2015 tarihinde Rus Haber Ajansı Sputnik şöyle bir haber geçiyordu:
“Doğu Akdeniz'de kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi'ni ilan eden İsrail, Mısır ve Yunanistan ile enerji konusunda işbirliği yolunu seçen Güney Kıbrıs modern bir donanmaya sahip olmak için düğmeye basıyor. (…) Kıbrıs Rum Yönetimi'nin modern bir donanma yaratma planını Fransa Yunanistan da yakından takip ediyor. İki ülke, Güney Kıbrıs'a savaş gemisi temini için ‘Hazırız' mesajı veriyorlar.” Alınacak araçların insansız uçaklardan açık deniz gemilerine kadar çok büyük bir paketi içerdiğini belirtelim.
Bir süre önce Mısır Havayolları uçağını kaçıran hava korsanı uçağı nereye indirtmişti? Kıbrıs Rum kesimine... Batık ekonomisi ile Kıbrıs Rum kesiminin turizm gelirlerine olan ihtiyacından bahsetmeye gerek yoktur herhalde. (Yunanistan / Güney Kıbrıs - Fransa – Mısır - İsrail)
3: MISIR UÇAĞI FRANSA'DAN KALKIP AKDENİZ'DE DÜŞTÜ
Mısır ile Fransa Mart ayında "Ramses 2016" ortak askeri tatbikatını başlattı. Mısır ordusundan yapılan yazılı açıklamada, Mısır'ın ev sahipliğini yaptığı "Ramses 2016" tatbikatının iki ülkenin deniz ve hava kuvvetlerinin katılımıyla başladığı, Akdeniz kıyısındaki İskenderiye kenti açıkları ve Mısır hava sahasında gerçekleştirilen söz konusu tatbikatın bir kaç gün süreceği bildirildi. Açıklamada, tatbikatın iki dost ülkenin silahlı kuvvetleri arasındaki ortak plan çerçevesinde gerçekleştiği vurgulanarak, Mısır ile Fransa'nın bölgesel ve uluslararası birçok konuda mutabık olduğu, Ortadoğu'nun güvenlik ve istikrarı için ortak çaba sarf ettiği belirtildi. Mısır'ın Fransa'dan geçen yıl satın aldığı çok amaçlı fırkateyn (FREMM), Fransa'ya ait Charles De Gaulle uçak gemisi ile iki ülke donanmalarına ait gemilerin yanı sıra Rafael, F 16 ve Alpha Jet uçaklarının da tatbikata katıldığı kaydedildi.
Şimdi bu kadar olayın üzerine cuntacısı Sisi'nin Mısır adalarını Suudi Arabistan'a satmasını ekleyelim. Suudi Arabistan Kral Selman'ın dün tamamlanan beş günlük Mısır gezisi iki ülke arasında önemli bir yakınlaşmaya sahne oldu. Kral Selman'ın geçtiğimiz cuma Kızıldeniz üzerinden iki ülkeyi birbirine bağlayacak köprü projesini duyurmasını, Mısır'ın Kızıldeniz'de Akabe Körfezi'nin ağzındaki Sanafir ve Tiran adalarını Suudi Arabistan'a teslim edeceğini açıklaması izledi. (Nisan 2016)
Ve 19 Mayıs günü Fransa'dan kalkan Mısır havayolları uçağı Akdeniz'e düştü.
Toparlayalım:
- Rus yolcu uçağı Mısır'da düşürüldü.
- Mısır uçağı kaçırılıp Kıbrıs Rum kesimine kaçırıldı. - Mısır uçağı Fransa'dan Kahire'ye giderken Akdeniz'e düştü.
Görüldüğü üzere bu olayların hepsinde ortak payda Mısır devleti.
Bütün bunlara Türkiye'nin de Mısır'ın Fransız Mistral havuzlu çıkarma gemilerinin benzeri İspanyol versiyonunu yapmaya başladığını hatırlayalım.
Bir de Ege ve Akdeniz'de boğulan mültecilerin dramını da ekleyip üzerine bir başka Akdeniz ülkesi olan ve mülteci potansiyeli ile AB'nin varoluşunu tehdit eden Libya'ya her an girebiliriz diyen ABD'yi ekleyelim.
İtalya'nın da daha önce Libya'ya asker göndermeyi düşündüğünü açıkladığını da hatırlayalım…
Ortaya ne kadar tuhaf bir resim çıkıyor değil mi?
Şimdi bir Akdeniz düşünün. Fransız malı helikopterli çıkarma gemileri olan bir Mısır, AB ve ABD'nin kim önce işgal edecek yarışı yaptığı bir Libya, bölgede dolanan ABD ve Rus donanması, güçlü bir donanma kurmaya çalışan Kıbrıs Rum kesimi, parasını Suudi Arabistan'ın ödeyeceği 3 milyar dolarlık Fransız silahı alacak bir Lübnan (her ne kadar Suudi Arabistan Lübnan hükümetinin Hizbullah'a yakın durması nedeniyle bu silah ticaretini iptal etse de bir göstergedir), içten içe kaynayarak yönünü bulmaya çalışan bir İsrail, İsrail'in Güney çıkış noktasında Mısır'ın iki adasını satın alan Suudi Arabistan (İsrail'in Akdeniz limanlarından güneyde Akabe körfezine bir kanal/hat oluşturarak Çin'e petrol/doğalgaz tanker hattı oluşturma olasılığına karşı), kendi havuzlu çıkarma ve uçak gemisini inşa eden Türkiye ve uzun süre sessiz kaldıktan sonra son birkaç haftadır delirmişçesine etrafa tehditler yağdıran, 3. Dünya savaşından bahseden bir İngiltere.”
İşte 24 Mayıs 2016 tarihli yazımızın bir bölümü işte böyleydi.
Şimdi tüm yapmanız gereken yukarıda anlattığımız olaylarla son birkaç haftanın hatta günlerin olaylarını birleştirip benzerlikleri bulmak:
- Fransa saldırısı sonrası Rus yakınlaşması yerine Almanya saldırısı sonrası olası Rusya Almanya yakınlaşması ya da alternatif olarak çatışması.
Türkiye'de Rus elçisi öldürüldü ve hemen ardından Almanya'nın Berlin şehrinde bir tır noel pazarına dalarak onlarca Alman'ın ölümüne neden oldu.
Ve dün Noel kutlamaları için Suriye'ye giden bir uçak dolusu Rus'u taşıyan uçak Karadeniz de düştü.
- Akdeniz'de düşen Rus uçağı yerine Karadeniz'de düşen Rus uçağı.
- Mısır'ın İsrail'in körfez çıkışındaki adaları Suudi Arabistan'a satması yerine İsrail aleyhine BM'ye önerge vermesi ve sonra geri çekmesini,
- Bir Akdeniz adası olan Kıbrıs'a kaçırılan Akdeniz ülkesi Mısır uçağı yerine bir başka Akdeniz adası olan Malta'ya kaçırılan Batının hedefindeki bir başka Akdeniz ülkesi olan Libya uçağını koyun.
- Rusya'ya yakınlaşan, Türkiye ile “barışan” İsrail aleyhine BM güvenlik konseyinde ABD'nin çekimser kalmasıyla ilk defa kabul edilen bir tasarı.
- Rusya Devlet Başkanı Putin ve savunma bakanının son iki gündür dile getirdiği Suriye'de ateşkes ve çatışmaların durması ve artık normal hayata dönülmek üzere olduğunun açıklanmasının hemen ardından gelen, beğenin ya da beğenmeyin normalleşmenin sembolik bir göstergesi sayılabilecek ünlü bir gösteri grubunu taşıyan uçağın düşmesi çok manidardır. (Eğer gelen haberler doğru ise)
- Bunca olayın ortasında bir ülkenin çok sessiz kaldığına dikkatiniz çekelim: İngiltere. Bugün itibariyle İngiltere'nin serviste hiç uçak gemisi kalmamıştır ve adeta yaklaşan global çatışmada “ben karışmayacağım, zaten AB'den de çıkmak üzereyim” numarası yapmaktadır. Eğer çatışma sonunda AB hala ayakta ise muhtemelen çıkmayacak ve AB ile devam edecektir.
İngiltere'nin son uçak gemisini de ıskartaya çıkarması size 1. Dünya savaşı öncesinde Abdülhamit'in donanmayı Haliç'e çekmesini hatırlattı mı? Büyük bir ileri görüşlülükle yapılan bu hamle aslında Batının kendi arasında savaşacağını gören Abdülhamit'in olaya taraf olmayıp savaşın son demlerinde donanmayı çıkartarak Osmanlının son dönemde kaydettiği bütün toprakları geri alma düşüncesi idi. İngiltere 2 tane devasa uçak gemisi yapmaktadır ve bu gemilerin 2020 yılından sonra servise girmesi beklenmektedir. Şaşırtıcı bir benzerlik değil mi? 2016 ve 2020 arasında 4 senelik bir süre bulunmaktadır. Tam 4 yıllık bir bir dünya savaşı süresi…
Bakarsınız Türkiye bu uçak gemisini ıskarta yapmak yerine kullanmaya başlar. Bir uçak gemimizin inşa halinde olduğunu ve Mısır'ın da yukarıda bahsettiğimiz 2 tane Mistral gemisi aldığını hatırlarsanız ilginç olur doğrusu.
Mısır 2 – Türkiye 2
Çin'in de Ukrayna'dan aldığı ve turist gemisi yapacağını söylediği geminin bütün ekipmanlarını güncelleyip uçak gemisi olarak kullandığını hatırlatalım.
“Asya'daki jeopolitik tansiyonun artması nedeniyle ordusunu güçlendirme planları olan Çin'in Liaoning isimli uçak gemisine ilk kez bir jet iniş yaptı. Ukrayna'dan 'eğlence gemisi yapacağız' diye satın alınan Liaoning, (eski adıyla Varyag) 2001 yılında 4.5 saatte İstanbul Boğazı'ndan geçmişti. İki ay önce resmi olarak Çin donanmasına katılan Liaoning'in eğitim amaçlı kullanılması bekleniyor. Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada başarıyla gerçekleştirilen testlerin uçak gemisi üretimi için önemli bir adım olduğu belirtildi. Analistler ise, Çin'in uçak gemisi ve savaş uçağı üretimine geçmesi için daha çok zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor. “
Bir başka not:
15 Ağustos 2015 tarihli “Shemitah teorisi ve sihirli numara 7” başlıklı yazımızda her “Süper Shemitah” senesinde İsrail ile alakalı bir şey olacağını not etmiştik.
Olmaya başladı galiba…
Ve son notumuz:
Bildiğiniz üzere NATO denetçisi bir general “medeni” Avrupa'nın orta yerinde suikaste uğradı.
Bu silah şirketlerini ve savunma bakanlıklarını denetçilik bütün dünyada çok riskli bir iş:
“Donald Rumsfeld'in ‘Pentagon hesaplarında 2,3 trilyon dolar kayıp' açıklamasından bir gün sonra 11 Eylül 2001'de Pentagon'a saldırı olur. Şimdi ise Pentagon'un hesaplarında 6,5 trilyon doların kaybolduğu ortaya çıktı. Shemitah'nın son günü olan 2 Ekim'e kadar 11 Eylül'de olduğu gibi Pentagon'un mali işler bölümüne terör saldırısı süsü verilmiş yeni bir imha operasyonu yapılması bekleniyor.” ( 27 Ağustos 2016, Yeni Söz )
Vurulan NATO generali haberinin yanına bir de bu haberi koyun ve tekrar düşünün:
Acaba General ne bulmuştu?
