15 Temmuz işgal girişimi başarılı olsa idi başka bir dünyada yaşıyor olacakken, şükürler olsun ki muvaffak olmadıkları için başka bir dünyada yaşıyoruz.
Şayet başarmış olsalardı sırayla Suudi Arabistan'da, Katar'da, Bahreyn'de, Pakistan'da, Afganistan'da da darbeler yaptırılacaktı.
Batından yükselen ağıtlara bakınca hezimete hazırlıklı olmadıkları görülüyor.
Mağlup olunca yakın zamanlarda kendi başlarına gelecekten habersiz bir şekilde şimdi içten içe kan ağlıyorlar.
26 Ocak 2016'da Yeni Söz'de ‘Siyonist dergi ne yapmak istiyor?' manşetinde olduğu gibi, Erdoğan'sız bir 2016 planlamışlar, bu yüzden çok şaşkınlar.
Çaresizlikle finansal tetikçilerini devreye sokup kredi notu düşürmeye başladılar, ama o da etkili olmadı. Hep üzerimize saldıkları eli silahlı teröristlerden daha alçak medyaları ile şimdi daha şiddetli hücum ediyorlar.
Sözde insan hakları örgütlerini devreye sokup, savaş suçu işlemiş işgalci katil sürülerine işkence edildiği gibi şerefsizce iftiralarda bulunuyorlar. Sokağa çıkan yiğit milleti, kendi veletleri DAEŞ'çi gibi göstermeye çalışıyorlar. Normal zamanda ses çıkarmayan bu millet, varlık yokluk derdine düşmüş olduğu anda açık giyimli bir kadını tehdit etti diye arsız yalanlar söylüyolar.
Bütün bunlar gösteriyor ki, çaresizler. Lakin telaşın ecele faydası yok.
Öyle bir döneme girdik ki, batı çok büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya. Bu krizi iç karışıklıklar izleyecek. Yüz yıl, 30 yıl veya 2'nci cihan harbi gibi dehşetli savaşlara girişecekler. ABD'yi paramparça edecek iş savaş, Avrupa'yı yerle bir edecek iç ve dış savaşlar çok uzak değil.
Bunlar duygusal ve hamasi arzular değil, görünen köyün halidir.
Allah (c.c.) yeryüzünde kıyamete dek küfre izin verir ve bundan dolayı bir toplumu veya beldeyi topluca cezalandırmaz. Ancak bu zulüm için geçerli değil. Biz unutsak da, Allah (c.c.) bu zulümleri ihmal etmez, sadece mühlet verir.
Bu dünyadan; Bosna'da, Afganistan'da, Somali'de, Ruanda'da, Irak'ta, Suriye'de, Mymmar'da, Libya'da, Yemen'de, Cezayir'de, Mısır'da, Filistin'de işlenen cinayet, akan kan, yapılan işkence ve tecavüzler, anaların, yetimlerin gözyaşının hesabını ödemeden gitmek var mı sanırsınız?
15 Temmuz'da milletin kazandığı yeni istiklal savaşı, FETÖ ile NATO, ABD, İngiltere gibi batılı odakların zaaflarının yanı sıra milletin şecaati, Erdoğan'ın liderliği, milletin evladı polis ve askerlerin gayreti ile oldu. Bu zafer, sadece bizim değil, bütün dünyanın kaderini tayin etti. Tüm dünyanın ufkunu açtık. Bundan böyle diledikleri ülkede, diledikleri gibi rejim kuramayacaklar. Yeryüzünü diledikleri gibi ifsad edemeyecekler. Ayağındaki terliği ve çıplak eliyle tanka, mermiye karşı direnen bu inanlar, büyük güç atfedilen kâfir ve münafık güruhunun içine korku tohumu etmiştir. Bütün bunlar sevki İlahiyye'nin tecellisidir.
Bütün zaaflarımıza rağmen yarım asırdır içimizde büyüyen tenya ve kanser hücrelerinin başarısızlığı göstermiştir ki, artık Yeni Türkiye'nin inşası şimdi başlamış, batının çöküşünün imzaları atılmıştır.
Risk bitmedi, tehlike geçmedi, küffar ve münafıklar temizlenmedi, ama yine de gün Müslümanların günüdür, çağ İslam'ın çağıdır.
Bundan sonra temizlik TBMM'ye, AK Parti, MHP ve CHP'nin içine uzanacak. Devlet tepeden tırnağa yenilenecek. Türkiye yeniden kurulacak, ya da böyle olmalıdır.
CAMBAZA BAK CAMBAZA OYUNU
Son on yıla doğru baktığımda bir şey dikkatimi çekti. FETÖ'cüler başta olmak üzere bazı iç ve dış mihraklar; AK Parti, muhalefet, bürokrasi içinden bazı kimselere dikkatlerimizi yöneltirken, aslında ‘cambaza bak oyunu' oynamış.
Biz onların ‘büyük adam' ‘kahraman' ve/veya ‘hain'liği ile meşgulken, onlar bunları kahraman yapmış, içimizdeki itibarını artırmış, güvenini büyütmüş ve onlarla bizi vurmuş. Arifler ne dediğimizi anladı değil mi?
4+4+4'Ü İPTAL EDİLMELİ
28 Şubatta İHL'lerin önünü kesmek için 5+3'ü dayattılar. Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer 4+4+4 diye bir formülle kendi kuyumuzu kazdı, millete kazık attı. Artık tarımda çalışan, alt grup hizmet işlerini görecek insan kalmadı, sanayilerin çırak, kalfa ihtiyaçları yok edildi, beden gücü gerektirecek işlerde çalışan ara elaman kalmadı, meslek erbabı yetişmez oldu, köylü çoban bile bulamaz duruma düştü. Kısacası büyük bir yanlış yapıldı. FETÖ'cü öğretmenlerin işine son verilince, yeni bakan İsmet Yılmaz on binlerce öğretmen alımından söz etti. Sanki bunlar arasında FETÖ'cüler olmayacak, sanki boşalanların yerini doldurmak zorunlu.
Oysa yapılacak ilk iş derhal orta ve lise zorunluluğu kaldırılmalı. Hiç olmazsa lise zorunluluğuna hemen son verilmeli. Herkesi lise, üniversite mezunu yapma hatasından derhal dönülmeli. İstidadı olan okumalı. Bizim sadece diplomalı insana değil, ara elemana, zanaatkâra, kalfaya, çırağa, çiftçiye, çobana ve bilumum meslek erbabına ihtiyacımız var aynı zamanda. Vallahi bu millete bu sistemi hemen değiştirmekten daha iyi hizmet edemezsiniz. O halde neyi bekliyorsunuz?
TAHSİLSİZ YİĞİTLER, DİPLOMALI KATİLLER
Gelin ne demek istediğimizi bu fakirden daha iyi anlatan Yrd. Doç. Dr. Mücahit Gültekin'den okuyalım:
"15 Temmuz gününden beri yaşananlar pek çok şey için olduğu gibi eğitim anlayışımız için de bir milat olmalıdır.
Gördük ki, "matematiği iyi olanlar", okuyup "büyük adam" olanlar halkın üstüne kurşun yağdırdı. Kaportacı kazım abi, DSİ'de çalışan Yusuf usta, tezgâhtar Emine hanım bu alçakların karşısına çıktı ve göğsünü kurşunlara siper etti.
Evet, aynen öyle; tişörtleriyle ve terlikleriyle sokaklara çıkıp tankları yumruklarıyla yamulttular.
Bugün bu "okumuş alçak generallerin" halkın önüne çıkacak yüzü var mı?
Büyük adam olmak ne demekmiş gördük.
Darbeci generallerden bazılarının CV'sine baktım. Oku oku bitmiyor... Amerika, Avrupa hepsini görmüşler. Dünyanın en "şaşaalı" kurumlarından madalyaları var. İngilizceleri su gibi...
Matematik, fizik süper ama zerre kadar merhamet yok. Zerre kadar ahlak yok. Zerre kadar şeref yok.
Allah'tan Kazım abi, Yusuf usta, Emine abla bunların karşısına çıktı da; ülkemizi Amerika, İsrail ve NATO'ya peşkeş çeken bu "okumuş çocukların" elinden bizi çekip aldı.
Oysa biz çoğu zaman neyle gururlanıyoruz, farkında mıyız?
Neymiş efendim;
John Hopkins Üniversitesi'nden diploması varmış…
Doktorasını Washington DC de yapmış...
Üç dili birden akıcı bir şekilde konuşurmuş... Falan filan.
Bunların hepsinin Kazım abinin kan bulaşmış terlikleri kadar değeri var mı?"
Gören gözümüz Sezen özümüz var bizim. Basiretimiz ferasetimiz ve cesaretimiz en değerli hazinemizdir.