Sıra dışı adamdan, sıra dışı sözler...
23 Mart 2013 yılında İstiklâl Marşı Derneği'nin altıncı sene-i devriyesi münasebetiyle Konya'da gerçekleştirilen “Türk Evlâdına Hakk'ın Vaadi Var” adlı konferansta konuşma yapan Genel Başkan Şair-Yazar İsmet Özel'in dikkat çeken sözleri tekrar gündeme geldi.
ABD'nin düşmanca tavır alarak Türkiye'ye yönelik yaptırım kararının ardından bundan 5 sene önce bir konferansta konuşma yapan Şair ve Yazar İsmet Özel'in “Bugünkü Amerikan medeniyeti de öyle bir çöküş yaşayacak ki… Bunu kehanet olarak söylemiyorum, işin tabiatı bu. Bütün dünyanın büyük bir karanlığa mahkum olmasını sağlayan bir medeni kuruluştan bahsediyoruz. Bunlar belasını bulacak. Bizim duamız o ki bunlar belasını Türklerin elinden bulsun!” şeklindeki sözleri tekrar gündeme geldi.
Konferans öncesinde , eski millî futbolculardan Abdülkerim Durmaz'ın İstiklâl Marşı Derneği'ne üye oluşu münasebetiyle kamuoyuna bir beyanatta bulundu.
DUAMIZ AMERİKAN MEDENİYETİ'NİN BELASINI TÜRKLERİN ELİNDEN BULMASIDIR
İstiklal Marşı Derneği Genel Başkanı Şair-Yazar İsmet Özel, hakikati tanımadan yaşamanın mümkün olduğunu ve birçok insanın yaptığının da bu olduğunu, ancak hakikati fark etmenin yerini hiçbir şeyin tutmadığını ifade etti. Hak olanın ne olduğunu bilmeden ölenin cennete gidebileceğini düşünmenin beyhudeliğine işaret eden Genel Başkan İsmet Özel, insanların ortaya çıkıp çılgınca şeyler yapmalarının gerekmediğini, Kelime-i Şehadet'in ne demek olduğunu ve Allah'a şirk koşmamanın ne demek olduğunu bilmenin ise zorunlu olduğunu söyledikten sonra konuşmasını şu cümlelerle tamamladı:
“İslam kıldan ince, kılıçtan keskindir. Biz kabaca Müslüman olamayız. Müslüman olmak estetik bir olaydır. Bir güzellik olayıdır. Her Müslüman Allah'ın ona bahşettiği güzelliği temsil eder. Estetik ameliyatla elde edilemeyecek bir güzellikten bahsediyoruz. İslâm Âdem Aleyhisselam'dan beri gelen dindir ve hiçbir zaman dejenere olmamıştır.
Allah bize, rahmeti gazabını aştığı için Kur'an-ı nazil etti. Yapacağımız tek iş Kur'an'a ulaşmak olmalı. Başka bir şey değil. Biz bugün kitapmış gibi, kâğıt üzerine yazılmış, ciltlenmiş bir Kur'an'dan bahsediyor gibiyiz. Kur'an-ı Kerim insanlarda olan bir şeydi. Bizim tekrar Kur'an'a kavuşmamız demek o kütüphanelerde olan şeye kavuşmamız demek değildir.
Biliyorsunuz kırk hafız birden şehit olunca bizimkiler biraz telaşa kapılmışlar, ‘Ya Kur'an'ın tamamını bilen insan kalmazsa dünyada!' diye. Tam bir bütün olarak yazmaya niyet etmişler. Orada Ömer ile Ebu Bekir arasında bir tartışma var. Hz Ömer yazılmasından yana. Hz Ebu Bekir, ‘Resulullah bunu yapmadı, bizim bunu yapmaya ne hakkımız var?' diyor. Ama sonradan Ebu Bekir Radıyallahuanh diyor ki ‘Allah kalbimi Ömer'in haklı olduğunu anlayacak kadar genişletti.'
Bizim Allah'a teslim olmaktan başka bir yaşama yolumuz olamaz. Bizim duamız, Allah'tan beklemekten başka bir şey olamaz. Allah'tan gayrisinden bir şey beklersen, Allah bütün insanları iddialarından vurur. ‘Benim kafam diğerlerinden daha iyi çalışıyor!' derseniz hepsinin alay konusu olacak kadar berbat bir zihni performansa Allah sizi sürükler. ‘Benim servetim beni kurtarır!' derseniz aç ölürsünüz.
Bu sadece Müslümanlara mahsus bir şey değil. Uzaya gönderdikleri aracın adı “Challenger” idi. “Meydan okuyan” demek. Sen misin Challenger, daha bir dakika geçmeden havada patladı.
Bugünkü Amerikan medeniyeti de öyle bir çöküş yaşayacak ki… Bunu kehanet olarak söylemiyorum, işin tabiatı bu. Bütün dünyanın büyük bir karanlığa mahkum olmasını sağlayan bir medeni kuruluştan bahsediyoruz. Bunlar belasını bulacak. Bizim duamız o ki, bunlar belasını Türklerin elinden bulsun!”