Son iki haftadır ülkemizde sosyal medya üzerinden bir grup gazetecinin ve twitter ahalisinin kavgasını izliyoruz. Kimin nerede durduğu hakkında çok da fikir sahibi olmak mümkün gözükmüyor. Dönemin bir fitne zamanı olduğunu düşünerek fitneden uzak kalmaya çalışmak gerektiğini düşünüyorum. “Ak” ve “kara”nın ortaya çıkmasını fitneden uzak kalarak beklemenin elzem olduğu aşikar.
Bu keşmekeşin arasında güzel şeylerin olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Nisan ayının son iki gününde rastladığımız fuarda “Uluslararası Öğrenci Dernekleri Konfederasyonu” adına açılan stantlarda, Türk ve İslam coğrafyasından gelerek ülkemizde eğitim hayatına devam eden talebelerle tanıştık. Ceddimizin sıkı bağlarla bağlandığı pek çok memleketin genç kuşakları ile tanışıp kaynaşma fırsatı bulduk. Endonezya, Pakistan, Bangladeş gibi uzak coğrafyalardan gelen kardeşlerimizle de; halen acılarını yaşayan Suriye, Filistin, Irak, Afganistan gibi ülkelerden gelen kardeşlerimizle de görüşme fırsatı bulduk. Somali'den gelen küçük çocuklar , Anadolu'nun uzak bir köyündeki esmer tenli çocuklarımızdan farklı görünmüyorlardı.
Balıkesir Büyükşehir ve Karesi Belediyelerinin düzenlemiş olduğu “Altın Ok Festivali” görülmeye değerdi. Milli Kuvvetler Caddesinden başlayarak atlıların ve okçuların geçişi şehirde hayatın durmasına yol açtı deyim yerindeyse. Kortej yürüyüşünün ardından, Diriliş dizisinin müzikleri ve Nogay türküleri eşliğinde güzel bir müzik ziyafetinin ortasında kaldık. Belediye festivallerinde Onuncu Yıl Marşı ile İzmir Marşı'na alış(tırıl)mış bir toplumun önüne yeni seçeneklerin çıkması hoş. Açılış müziklerinin coşkusuyla mehteran ve kılıç-kalkan ekiplerinin gösterileri ilerleyen saatlere rağmen teveccüh buluyordu. Ardından ise İrfan Gürdal ve Arslanbek Sultanbekov konseri yiğitlik senfonisiydi.
Karesi Belediye Başkanı Yücel Yılmaz konuşmasında Karesi'nin adının duyulacağından bahsederken festivalin gelecek yıllara da yayılacağını söylemeye çalıştı. Aslına bakarsanız tarihi mirasımız bize Balıkesir adı yerine Karesi adını kullanmayı daha uygun görmekte. Osmanlı'nın devlet haline gelirken Türk Birliğini kurma yolunda bir araya geldiği beyliğin adının Balıkesir adından daha çok bu şehre yakıştığını düşünüyorum. 1924 yılı meclis tutanaklarında mebusların Karesi Mebusu olarak geçmesi şehrin adına Karesi isminin layık olduğunu gösteriyor.
Balıkesir Terminali yanında bulunan alanda ikinci ve üçüncü gün atlı gösteriler ile okçu gösterileri devam etti. İkinci gün sağanak yağmurun engellemesine kadar Balıkesir ahalisi güzel bir gösterinin içindeydi. Hayatında ilk defa yay gören çocuklar ok atarak,ata binerek unutamayacakları bir hatıraya sahip oldular. Sadece çocukların değil, büyüklerin de atçılık ve okçuluk hakkında bir fikirleri oluştu. Belediye Başkanı Yücel Bey'in gelecek yıllarda Cumhurbaşkanımızı da festivalde görmeyi ümit ettiğini yazalım.
Bir kuşağın futbol ve basketboldan başka spor tanımadığını biliyoruz. Güreş, atıcılık, okçuluk gibi sporlara da ilgi yok seviyesindeydi. Son dönemdeki çocuklarımızı ise televizyon, tablet gibi teknolojik cihazlara esir verdik. Festival sonrasında gördüğüm kadarıyla Balıkesirli çocuklarımızın dikkati ata ve oka çevrilmiş durumda. Bu ilgiyi kaybetmeden devam ettirmek ve çocukları teknolojik esaretten kurtararak geleneksel sporlara da yönlendirmemiz gerekiyor. Öyle ki; festivalde bu işe gönül vermiş insanların varlığını da gördük. Gerek belediyelerin, gerekse Gençlik ve Spor İl Müdürlüklerinin desteği ile bu sporlar canlanabilir. Gençlerin ve çocukların alakası bu alanlara yönlendirilebilir.
Meydana kurulmuş olan “Ortaçağ Pazarı” çocukların hayatına belki de tekrarını göremeyecekleri bir güzellik kattı. Demir dövdüler, körük bastılar, kepaze gerdiler,kös vurdular.
Diriliş Ertuğrul ekibinden Aliyar Bey, Bamsı, Samsa Çavuş, Abdurrahman Çavuş ve Günkut halk arasına karıştı. Atlı gösterilerde Cemal Hünal'ı görmek izleyicileri mest etti.
Bu nedenle özellikle Karesi Belediyesine yapmış olduğu bu çalışmadan dolayı teşekkür etmek gerekir.
Beş yıl birlikte çalıştığım rahmetli Ulvi Gürdal'ın ağabeyi İrfan Gürdal ile tanışmak bugünlere kısmetmiş. Biraz mahzun bir görüşme yaptık. Allah rahmet eylesin.
Bu kadar iyinin yanında bazı eksiklikleri ve eleştirileri de ortaya koymak gerekiyor. Özellikle portatif tribünlerde yetersizliği, güvenlik görevi verilmiş bazı zabıtaların (belki de aldıkları talimat gereği) yeterli gelen kısımlarında boş koltuklar olduğu halde protokol ardında ikinci bir protokol oluşturmaları, tribündeki boşluklara çoluk çocuğu dahi almamaları hoş görülecek bir davranış değil. İkinci bir protokolün gelecek olan sporculara ayrılmış olabileceği düşünülecek olsa bile, ayrılan koltukların eşitler arasında biraz daha eşit konumda bulunan tanıdıklara ayrılmış olması daha gerçekçi görünüyor. Bazı alanlardaki portatif gölgeliklerin ise yere sabitlenmediğinden dolayı rüzgarda devrildiğini gördük. Allah'a şükür ki herhangi bir yaralanma olmadı.
Organizasyon sırasında tribünlerin karşı tarafındaki bez afişlerin rüzgarda dalgalandığını ve bunların görevlilerce düzeltilmeye çalışıldığını gördük. Atılacak okla yaralanmak galiba kimsenin aklına gelmiyor. Sunucunun uyarıları gayet yerindeydi.
Ortaçağ pazarında “Sındırgı Belediyesi” standında geleneksel(!) “Jelibon”ların sergilenmesini gözden kaçmış bir hoşluk olarak görüyoruz. Anladığımız kadarıyla üçüncü gün durum fark edilmiş ve Jelibonlar stanttan kaldırılmıştı.
Organizasyona Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin ve Başkan Ahmet Edip Uğur'un katkı verdiği görülüyor. Yarışlar sırasında sunucu ve cazgırların Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur'u kibre sürükleyecek ve “bu şehir bana ait” düşüncelerine gark edecek kadar pohpohlaması ve sürekli olarak onun adının zikredilmesi hoş değildi. Festival adından çok Başkanın adını duyduğumuzu söylesek yanlış konuşmuş olmayız.