Almanya, Fransa ve İngiltere'den 'Cemal Kaşıkçı' açıklaması
İngiltere, Fransa ve Almanya Dışişleri Bakanları, Suudi gazeteci Kaşıkçı'nın kaybolmasına ilişkin, Suudi hükümetini olayla ilgili "tam ve ayrıntılı bir cevap" vermeye çağırdı.
Kayıp Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbeti Batı'nın yakın takibinde.
İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, Fransa Dişişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ve Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasına ilişkin ortak yazılı açıklama yayımladı.
İfade ve basın özgürlüğü ile gazetecilerin korunmasının İngiltere, Fransa ve Almanya için kilit önemde öncelikler olduğu belirtilen açıklamada, "2 Ekim'den bu yana ailesinin irtibatı kaybettiği Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybolması olayı aydınlatılmalıdır." denildi.
İngiltere, Almanya ve Fransa'nın, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in olayla ilgili dile getirdikleri kaygıları paylaştıklarına işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bu olayı son derece ciddiyetle ele alıyoruz. Gerçekte ne olup bittiğinin ortaya çıkarılması ve -varsa- Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasının sorumlularının teşhis edilmesi ve bunlardan hesap sorulmasını temin için inanılır bir soruşturmaya ihtiyaç var. Suudi Arabistan ve Türkiye'nin bu konuda ortak gayretlerini teşvik ediyoruz ve Suudi hükümetinin tam ve ayrıntılı bir cevap vermesini bekliyoruz. Bu mesajı doğrudan Suudi makamlarına da ilettik."
Suudi reformistler için önemli bir platform olan Al Watan gazetesine katkı veren ve Batı medyasında Ortadoğu'nun en etkin gazetecilerinden biri olarak bilinen Washington Post yazarı Suudi Arabistanlı Cemal Kaşıkçı'dan, resmi işlemler için 2 Ekim tarihinde Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na nişanlısı ile birlikte gittikten sonra haber alınamadı.
Emniyet kaynaklarınca, Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de evlilik işlemleri için gittiği Suudi Arabistan Başkonsolosluğundan bir daha çıkmadığı, Başkonsolosluk binasında aynı saatlerde, 2 uçakla İstanbul'a gelen ve bir kısmı Suudi yetkili olan 15 Suudi vatandaşının da bulunduğu, bu kişilerin daha sonra geldikleri ülkelere döndükleri belirlendi.
Dışişleri Bakanlığına çağrılan Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi Velid bin Abdulkerim El-Hireyci'ye kayıp Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'ya ilişkin soruşturma sürecinde "tam bir iş birliği içinde olunması" mesajı iletildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, konsolosluktaki adli işlemler için bir başsavcıvekili ve bir cumhuriyet savcısı görevlendirildi.
Dışişleri Bakanlığından, Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğunda inceleme yapılacağı açıklandı.
ABD istihbaratının yaptığı bir dinlemede, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın, Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın bazı vaatlerle Suudi Arabistan'a dönmesinin sağlanması, daha sonra da tutuklanmasını emrettiği ileri sürüldü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Suudi gazeteci Kaşıkçı'nın kaybolmasına ilişkin son açıklamasında, "Başkonsolosluk yetkilileri 'buradan çıktı' demekle kendini kurtaramaz." dedi.
Cemal Kaşıkçı'dan dolayı büyük şirketler Riyad'ı cezalandırdı
Virgin ve Uber tarafından yönetilen iş topluluğu, Türkiye'de Suudi konsolosluğundaki bir gazetecinin öldürülmesi iddiasıyla Riyad'a misilleme yapıyor.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Türkiye'de Suudi konsolosluğunda suikast düzenlendiği iddiası, uluslararası camiada, Riyad için ciddi ekonomik sonuçları olabilecek bir kriz dalgası yarattı. Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık bir soruşturma çağrısında bulundu ve Donald Trump, davaya müdahalesinin kanıtlanmış olması halinde, krallığa karşı "ağır cezalandırma" sözü verdi.
İş dünyası da Riyad'a misilleme yapıyor. Virgin'in patronu Richard Branson, Suudi devlet fonunun kendi şirketlerinden birisine yatırım yapması durumunda bu yatırımı reddedeceğini açıkladı.
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da birkaç gün içinde açılacak olan önemli bir ekonomi forumuna katılımlar iptal edilmeye başlandı. Financial Times, The Economist ve New York Times gibi büyük medya kuruluşları katılımlarını iptal ettiler. Uber'in patronu, Dünya Bankası'nın patronu ve Androïd yazılımının yaratıcısı da bu toplantıdan kendilerini geri çektiler.
İddia edilen bu cinayet ile kendisini modernist olarak sunup süsleyen Suudi'lerin, rakiplerini öldürdüğünü ortaya koyarak, Riyad'ın gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
Kaynak: François Lenglet, RTL
Suudi borsasında Kaşıkçı depremi: Yüzde 7 kayıp yaşadı
Kayıp Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbeti, Suudi Arabistan borsalarında deprem etkisi yaptı. Borsa yüzde 7'lik bir düşüşle adeta çakıldı.
Suudi borsadaki yüzde 7'lik düşüş ABD Başkanı Trump'ın Riyad'ı hedef alan "Kaşıkçı'ya yönelik iddiaların doğru çıkması halinde bunun ağır bir cezası olur" açıklaması ardından yaşandı.
Suudi Arabistan'a yönelik uluslararsı tepkilerin giderek artması da nedenlerden biri olarak gösteriliyor.
Yatırımcılar, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasından sonra uluslararası toplumla ilişkilerin kötüleşmesinden endişe ediyor.
Özellikle petrol borsasında büyük düşüş gözlendi.
Bölgenin en büyük petrokimya üreticisi Suudi Basic Industries'in hisseleri yüzde 7,9 değer kaybetti.
Bölgedeki yatırımcılar Kaşıkçı olayının yabancı yatırımı engelleyebileceğini düşünüyor.
Suudi Arabistan'a Kuveyt'ten destek geldi
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili ABD ve İngiltere'nin olası tehdidiyle karşı karşıya kalan Suudi Arabistan'a destek veren Arap ülkelerine Kuveyt de katıldı.
Kuveyt Başbakan Yardımcısı Anas Halid es Salih, "Kuveyt ile Suudi Arabistan arasındaki güçlü kardeşlik ilişkileri göz önüne alındığında, hükümetimiz Suudi vatandaş (Cemal Kaşıkçı) konusunu takip ediyor" diyerek açıklamasına şöyle devam etti:
'YÜKSEK İTİBARINI YOK EDEMEZSİNİZ'
"Suudi Arabistan'ın suçlama ve şikayetlerle dolu karalama kampanyasına maruz kalmasından dolayı üzgünüz ve hem kraliyeti hem de uluslararası, Arap ve İslam arenalarındaki yüksek itibarını yok etmeye yönelik yöntemlere karşı çıkıyoruz. Bağımsızlığını ve İslam dünyasındaki geleneksel yerini sarsmaya çalışan bütün güçlere karşı Suudi Arabistan'ın yanındayız."
'BARIŞ VE İSTİKRARI DESTEKLEMESİYLE TANINAN'
KUNA haber ajansı, Kuveyt Bakanlar Kurulu'nun Suudi Arabistan'ın barış ve istikrarı desteklemedeki olumlu rolünü takdir ettiğini açıkladığını aktardı.
Washington ile Londra'dan Suudi Arabistan'a yönelik yaptırım sesleri yükselirken birçok Arap ve Müslüman ülke Riyad'a destek vermişti.
Suudi Arabistan 'petrolü 3 katına çıkartırız' diye tehdit etti
ABD'nin olası yaptırım hamlesine karşı, karşı atak yapmaya çalışan Suudi Arabistan ABD'ye petrol tehdidinde bulunuyor. Suudiler ABD'yi petrolün fiyatını katlamakla tehdit ediyor.
Suudi Arabistan'da ABD'nin olası ambargo/yaptırım tehditlerine karşılık, karşı atak planları yapıyor. Özellikle son günlerde artan uluslararası ambargo/yaptırım söylemleri Suudi Arabistan'ın elini zora sokarken, Riyad yönetimi Al Arabiya televizyonu üzerinden propaganda yayınları yapıyor.
PETROL TEHDİDİ
Suudi yönetimi olası yaptırımlara karşı ilk hamle olarak petrol fiyatlarına müdahale edileceğini belirtirken, fiyatların 3-4 katına çıkartılabileceğini söylüyor.
"ABD'ye karşı istersek petrol 100-200 hatta 400 dolara fırlar" mesajının verildiği yayınlarda petrol krizi ile tehdit ediliyor.
İRAN HAKİMİYETİ BÜYÜR
Suudilerin bir diğer propaganda unsuru da İran. Riyad yönetimine gelebilecek olası bir yaptırım durumunun bölgeyi zora sokacağını belirtirken, aynı zamanda da siyasal belirsizlik durumunun da İran hegemonyasına yarar sağlayacağını belirtiyor.
Bu durum karşısında İran tehdidin daha da fazla güç kazanacağını savunan Suudiler, yaptırımın siyasal ve ekonomik olarak dünyayı felakete sürükleyeceğini belirtiyor.
ABD'DEN YAPTIRIM SÖYLEMİ
ABD Başkanı Donald Trump Suudi yönetimine karşı yaptırım uygulanabileceğinin sinyallerini geçtiğimiz gün vermiş, bu konu hakkında yaptırımların uluslararası ölçeğe de taşınabileceğini belirtmişti.
ABD Dışişleri Bakanı Pompeo Türkiye'ye geliyor
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun kayıp gazeteci Cemal Kaşıkçı için yürütülen inceleme kapsamında Suudi Arabistan'dan sonra Türkiye'ye geleceği açıklandı.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Kral Salman ile kayıp gazeteci Cemal Kaşıkçının durumunu görüşmek için gittiği Suudi Arabistan'dan sonra Türkiye'ye geleceğini duyurdu.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü, Pompeo'nun Suudi Arabistan'daki temaslarının ardından Türkiye'ye geleceğini açıkladı.
'TÜRK YETKİLİLER SUUDİ ARABİSTAN'IN ŞEFFAF VE TAM DESTEĞİYLE KAPSAMLI BİR SORUŞTURMA YÜRÜTEBİLİRLER'
Sözcü,"Suudi Arabistan hükümetinin tam ve şeffaf desteğine sahip Türk makamlarının kapsamlı bir soruşturma yürütebilmeleri ve sonuçlandırıldığında söz konusu soruşturmanın sonuçlarını resmi olarak yayınlamaları kesinlikle şarttır" açıklamasında bulundu.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu'na girdikten sonra kaybolması nedeniyle, Suudi Arabistan'a gitmişti.
Ziyaretten önce açıklama yapan ABD Başkanı Donald Trump, "Dışişleri bakanımızı derhal Kral'la görüşmeye gönderiyorum" ifadeleriyle ziyareti açıklamıştı.
ZİYARET 17 EKİM'DE GERÇEKLEŞECEK
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Suudi Arabistan'da kayıp gazeteci Cemal Kaşıkçı olayına ilişkin yapacağı görüşmelerin ardından, 17 Ekim Çarşamba günü Türkiye'ye geleceği belirtildi.
Pompeo'nun gerçekleşek görüşme kapsamında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya gelmesi bekleniyor.
Al-Jazeera Araştırmacısı Taguia, TIMETURK'e konuştu: Kaşıkçı olayında ABD ikilemde Türkiye başarılı!
Al Jazeera Center for Studies araştırmacısı Haoues Taguia, TIMETURK'ten Fahrettin Dede'ye konuştu: Erdoğan, bu dosyayı Türkiye-Suudi Arabistan sorunu olmaktan çıkararak bütün dünyanın sorunu haline getirdi. Dava bugün Amerika Birleşik Devletleri-Suudi Arabistan meselesi haline geldi. Ne Türk Dışişleri Bakanı, Suudi Dışişleri Bakanı'nı aradı ne de Erdoğan, Muhammed bin Selman'ı aradı.
FAHRETTİN DEDE | TIMETURK
Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsünce bu yıl dördüncüsü düzenlenen ‘IV. Ortadoğu'da Siyaset ve Toplum Kongresi' gerek ilk gün konuşmaları, gerekse akademisyen sunumlarıyla dolu dolu geçti. İstanbul'da Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda ‘kaybedilen' Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'dan Kuzey Afrika ve Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelere kadar pek çok konu 3 gün boyunca Sakarya Üniversitesi'nde tartışıldı. Kongrenin misafir konuşmacılarından Al Jazeera Center for Studies (El-Cezire Araştırma Merkezi) araştırmacısı Haoues Taguia'yı da konuşmasının ardından bulup, mikrofonumu uzattım. İşte, Katar'ın başkenti Doha'da yaşan Cezayirli araştırmacı Taguia ile 1 saatlik söyleşimizden yansıyanlar:
Sıcak gündemle başlayalım... Dünyaca ünlü Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı, ülkesinin İstanbul'daki konsolosluğuna girdi ve bir daha çıkmadı. Neler oluyor?
Cemal Kaşıkçı hadisesi üzücü ve trajik bir durum. Gazetecilik yapan bir arkadaşımızdı, tanışırdık. Suudi hükümeti, kendisi hakkında gerek adli gerekse başka bir suçlamadan her hangi bir soruşturma olmadığını açıkladı.
Suudi Arabistan tüm dünya kamuoyu tarafından cinayetin faili olarak gösteriliyor. Ne dersiniz?
Suudi Arabistan başkonsolosluğuna giren bir adam ortadan kayboluyor. Ortadan kaybolmasının akabinde gerek Avrupalı gerekse Amerikalı siyasetçiler, Suudi Arabistan'dan bu adamın nerede olduğunu açıklamasını bekliyor. “Çıktı” diyorsunuz, normal yollardan çıktığına dair bir ispat getiremiyorsunuz. Ama öbür taraftan Türkiye, Cemal Kaşıkçı'nın kendi rızasıyla konsolosluğa girdiğine dair görüntüleri paylaşıyor. “Konsolosluğa doğal bir şekilde giriyor ama doğal bir şekilde çıkamıyor.” Söylenebileceklerin en azı; Kaşıkçı kayboldu.
SUUDİ ARABİSTAN İNANDIRICI AÇIKLAMA GETİREMİYOR!
Tabii bunun yanında çok sayıda gösterge Kaşıkçı'ya çok kötü şeyler yapıldığını gösteriyor. Suudi yönetiminin davranışları, bir şeyler gizlediklerini açık ediyor. Pek çok şeyin yaşandığı ama bunların açıklanamadığı görülüyor. Kameralar o gün çalışmamış. Bu acayip bir durum. Dünyanın her yerinde bütün temsil makamlarındaki kameralar 24 saat çalışır. Konsoloslukta kameraların çalışmaması durumu da inandırıcı değil. Sonra aynı gün Suudi Arabistan'dan gelen heyet; ki içinde adli tıp uzmanı filan var... Cemal Kaşıkçı ile aynı vakitlerde konsolosluktalar. Yine Muhammed Bin Selman'ın Bloomberg tv'de yaptığı açıklamada “Türk yetkililere izin vermeye hazırız” dediğini gördük. Ancak daha sonra bu izni geri çektiğine şahit olduk. Aynı şekilde o gün Türk çalışanlara izin verilmesi. Bunların hiç birine inandırıcı bir açıklama getirilemiyor. Eldeki deliller, Kaşıkçı için Suud rejiminin plan yaptığını gösteriyor. Yani öldürülmesi için mi, yoksa kaçırılması için mi plan yapıldı bilinmiyor ama Suudi Arabistan'ın Kaşıkçı'ya yönelik bir plan yaptığı anlaşılıyor. Aynı şekilde tüm dünya gazeteleri, Türk istihbaratının Kaşıkçı'nın cesedinin içeride parçalanarak dışarı çıkarıldığı görüşünü paylaştılar.
KAŞIKÇI SUUD İÇİN BAŞAĞRISIYDI!
Ama Suud rejiminin Kaşıkçı'yı yol ortasında öldürmesi ve bir fail-i meçhul görüntüsü vermesi daha akıllıca olmaz mıydı. Suud rejimi neden böyle bir yöntem izlemiş olabilir? Hedefleri nedir?
Önce Kaşıkçı neden öldürüldü? Daha öncesinde neden Kaşıkçı? Öldürülmesinin anlamı nedir? Sonra, öldürülme yöntemi. Kaşıkçı, Suudi Arabistan için baş ağrısı... Yani Kaşıkçı, Amerikan gazetelerinde yeri olan bir adam. Washington Post gazetesinin düzenli yazarı ve söz konusu gazete de Amerikan kamuoyunda oldukça etkili bir gazete... Muhammed bin Selman da Amerikalılarla ilişkisine özel önem gösteriyor. Amerika'daki Suudi kraliyeti algısını değiştirmek için çok para harcadı. Kendisini ‘reformist bir lider olarak terörün kökünü kazıyacak kişi' olarak gösterdi. Burada Amerikan kamuoyu ikilemde kalıyor. Kendisini reformist olarak gösteren Muhammed bin Selman, son olayda göründüğü şekliyle diğer baskıcı yönetimlerden hiç bir farklılık arzetmiyor.
FRİEDMAN, MBS'YE İNANMAYA DEVAM EDER Mİ?
Peki Amerikan kamuoyu...
Tabii bir de şu durum var: Cemal Kaşıkçı'yı herhangi bir şekilde etiketleyemiyorlar. Kaşıkçı “İhvancı” değil. Ayrıca klasik bir rejim muhalifi değil; bilakis kendisi “nasihatçi” olarak tanımlıyor. İdeolojik olarak suikasta tabi tutulması kolay bir isim değil. Çünkü Kaşıkçı, Amerikan seçkin elitlerinin saygısını kazanmış bir isimdi. Esas olarak Selman'ın da önemsediği kesim, Amerikan seçkin elitleri... Dolayısıyla burada Suud için büyük bir sorun var, Muhammed bin Selman bu saatten sonra Amerikalıları nasıl etkileyecek? Thomas Friedman; ki önemli bir Amerikalı gazetecidir, Muhammed bin Selman'la yaptığı röportaj sonrası “Aradığımız adam budur” demişti. Şimdi Thomas Friedman, Muhammed bin Selman'a inanmaya devam eder mi?
Suudi Arabistan, tam olarak muhaliflere mesaj mı verdi yani bu cinayetle?.. Nedir tam olarak çıkartılması gereken mesaj?
Muhammed bin Selman, şüphesiz bu ‘kaybetme' ile elinin uzun olduğu mesajını verdi. “Hayal edemeyeceğiniz kadar ellerim her yere uzanır” diyor. “Dışarıda da olsanız sizi bulurum” mesajı... “Cemal Kaşıkçı'ya yaptığımı size de yaparım” mesajı.
ERDOĞAN ÇOK ZEKİ, TÜRKİYE SÜRECİ ÇOK İYİ YÖNETTİ!
Diğer taraftan Türkiye'de çok yönlü bir soruşturma yönetiliyor. Soruşturmayı nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye bu dosyada çok zekice davrandı. Erdoğan çok zeki bir adam. Erdoğan, bu dosyayı Türkiye-Suudi Arabistan sorunu olmaktan çıkararak bütün dünyanın sorunu haline getirdi. Kaşıkçı dosyasında bütün yaşananlar dünya kamuoyuna Amerikan gazetelerinden paylaşıldı. Bu durumda Amerikan Kongresi toplandı ve Trump'a baskı uyguluyor. Ve dava bugün Amerika Birleşik Devletleri-Suudi Arabistan meselesi haline geldi. Ne Türk Dışişleri Bakanı, Suudi Dışişleri Bakanı'nı aradı ne de Erdoğan, Muhammed bin Selman'ı aradı. Ama Trump, kendisi Suudi yetkililerle görüştüğünü açıkladı. Bugün Amerikalılar, Suudi Arabistan'ı arıyorlar. Yüzü aşkın Kongre üyesi Trump'a mektup yazarak Suud için harekete geçmesini istedi. Demokratlar, Amerikan halkına “İnsanları kaçıran, öldüren, suikastlar düzenleyen Suud rejimi bu Trump'ın dostları” diyor. “Övündüğün arkadaşların bu suçlular mı?” diyor demokratlar. Trump'ın da bu tasvire razı olmaması gerekiyor. Çünkü razı olduğu takdirde Cumhuriyetçiler suçluları destekleyen parti olarak sunulacak. ABD Dışilişkiler Konseyi yürütüyor bütün süreci... Son tahlilde, Türkler bu konuyu ABD-Suudi Arabistan arasında bir mesele haline getirerek süreci çok başarılı yürüttüler. Uluslararası bir mesele haline geldi. Şimdi Fransızlar da olayın açıklığa kavuşması için açıklama yapıyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Kaşıkçı olayında bir parmağı olması ihtimalini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yok, öyle bir ihtimal yok. Sadece Amerikan istihbaratının Cemal Kaşıkçı'yı neden uyarmadığı konusunda bazı soru işaretleri var. Ama onun haricinde Amerika'nın burada bir dahli olmadığı düşüncesindeyim.
TÜRKİYE'NİN AHLAKİ BİR DURUŞU VAR!
Kaşıkçı olayı Türkiye'nin başındaki son büyük dert olsa da Ankara belli başlı bazı alanlarda büyük mücadeleler veriyor. Bir yanda ABD'de Türkiye aleyhine yürütülen davalar, bölgesel denklemde Türkiye karşıtı ittifaklar ve bunların başında da Suriye'de çıkmazdaki durum... Neler söylersiniz?
Türkiye için Suriye'deki birincil tehdit YPG-PYD konusu... Çünkü direkt olarak PKK'ya bağlılar. Bu Türkiye için bir tehdit. İkincil olarak Esed rejiminin varlığını istemiyor; çünkü rejimin de Türkiye'yi aslında hedef aldığını biliyor. Türkiye için çözüm, güneyinde dost bir bölgenin olması... Tek taşla iki kuş hesabı; Türkiye'ye karşı savaşan Kürtlerin bölünmesi ve diğer yandan da İdlib gibi bölgelerde yürütülen operasyonlar. Öbür taraftan Türkiye şimdiye kadar muhaliflere verdiği sözleri tutmak için çabalıyor. Türkiye'nin ahlaki bir duruşu var. Ayrıca sözünü tutmadığı takdirde, halklar tarafından kendisiyle iş yapılmayacak bir ülke olarak damgalanabilir. Türkiye, saygınlığını koruyor.
TÜRKİYE, RUSYA'NIN KENDİSİNE DUYDUĞU İHTİYACI GÜZEL KULLANDI
İdlib'deki süreç nasıl yürüyor?
Türkiye, Rusların kendilerine duyduğu ihtiyacı güzel kullandı. Ruslar Türkiye'ye uzak gelecekte stratejik açıdan ihtiyaç duyuyorlar. Tartus'ta Rusya'nın deniz üssü var. Türkiye, Rusya'nın denizden geçişini engelleyecek olsa, Tartus üssünün bir anlamı kalmıyor. Yakın gelecekte ise; yani şu an yürüyen süreçten bahsediyorum, Türkiye'nin Astana sürecinde varlığı Rusya'nın işini kolaylaştırıyor. Çünkü Türkiye, Suriyeli muhalifleri anlaşmaya zorlayabilecek ve buna ikna edebilecek tek güç. Suriye'de savaşa son vermek için siyasi geçiş süreci, Rusya açısından Türkiye'nin önemini ortaya koyuyor. Rusya da zaten bu yüzden İdlib'deki Türkiye varlığına izin verdi.
Ortadoğu uzmanları özelde Ortadoğu'da genel olarak dünyada Rusya'nın hakimiyet alanları artarken, Amerika Birleşik Devletlerinin ise zayıfladığına dikkat çekiyor. Ortadoğu'da da pek çok güç, Rusya ile temas halinde... Sizin okumanız nedir?
Rusya, böyle bir güçte değil. Ukrayna, Rusya'nın komşusu ve Moskova'ya çok yakın. Ukrayna'dan atılacak basit bir füzeyle Moskova hedef alınabilir. Ama Rusya, Ukrayna'yı koruyamadı. Ulusal güvenlik açısından da Ukrayna, Moskova iç in çok daha önemli. Rusya, Ukrayna'da başarısız oldu. Ayrıca Rusya'nın Suriye'deki artan önemi de Amerika ile koordinasyonlu olarak artan bir önemdir. Yani Amerika'nın karşısında olarak değil. Artan IŞİD tehdidi sonrası bir araya geldiler ve Rusya orada etkinliğini artırdı. Lavrov, Kerry anlaşması sonrası gelişmiş bir süreçtir bu. Öte taraftan görece başarılı olsa da henüz Suriye'nin üniter yapısının korunduğu ve Esed'in varlığını sürdürdüğü bir Suriye göremiyoruz.
BAŞARISIZ OLAN DEVRİMLERİN İLK DALGASI; ARAP BAHARI BAŞARISIZ DEĞİL!
Bütün bu sorun yumağının kökeninde 2011'de başlayan Arap Baharı devrimlerinin kısa sürede başarısız olması yatıyor. Devrimler defteri kapandı mı?
Tunus'ta durum iyi. Bazı sorunlar yaşanıyor ancak kurumlar oluşuyor. Seçimler var, kurumlar var. Tabii bazı ülkelerde sorun var; Mısır'da, Yemen'de, Suriye'de... Ama bu, devrimlerin ilk dalgasıdır. Son dalga değil. Devrimleri ortaya çıkaran sorunlar ortadan kalkmadı ki, devrimlerin başarısızlığından bahsedelim. Suistimal, yönetici tekeli, baskı, yolsuzluklar, rüşvet çarkı; aynı şekilde devam ediyor. Neden devrimlerin sona erdiğinden bahsedelim ki? Fransa'da bu nasıl oldu? Aynı şekilde oldu. Fransa'da şu an 5'inci Cumhuriyet var. 4 Cumhuriyet yıkılmış. Türkiye üzerinden konuşalım. Kaç defa darbe oldu? Ama şu anda demokratik bir ülkede yaşıyor vatandaşlar Türkiye'de... Devrimse; başarılı oldu.
BÖLGEYİ DİZAYN ETMEYE SUUD VE BAE'NİN NE GÜCÜ YETER NE DE PARASI!
Peki bölgede yaşanan bütün olaylarda bir Suud-BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) parmağı görüyoruz. 3 Temmuz Mısır darbesinden tutun da 15 Temmuz'da Türkiye'deki darbe girişimine kadar. Suud ve BAE'nin bütün bölgeyi dizayn etme hırsları nereden geliyor?
Bilinen bir kuraldır: Hırslarınız ve gücünüz birbirini dengelemeli... Yani bugün Amerika bölgeden çekilse Suud ve BAE burada yönetim kurabilecek mi? En başta kara kuvvetleri yok. Yani bölgede hegemonya kurmak istiyorsanız önce gücünüzü gösterebileceğiniz bir kara kuvvetleriniz olması lazım. Şu an Suudi Arabistan, Yemen'de savaşıyor. Sadece 2 bin askerini sahaya sürdü. Ve bu 2 bin kişi sadece sınır bölgesinde... Cemal Abdünnasır on binlerce askerle Yemen'i kontrol altına almayı başaramadı. Yani 2 bin askerle mi bütün bir bölgeyi yöneteceksiniz? Eritre ve Sudan askerleriyle savaşıyorsunuz. Mısır ve Pakistan reddetti. BAE, güneydeki kuvvetlere dayanıyor ki bunlar Suudi Arabistan ile birlikte çatışan askerlerle çarpışıyor. Yani bu şekilde mi İran'a karşı koyacaksınız. Kasım Süleymani, sahaya çıkıyor, İran adına çarpışıyor. Suudi Arabistan'ın bir Süleymani'si yok. Bir de malî güç! Bugün Suudi Arabistan bütçesi açık veriyor. Suudi Arabistan bugün borçlanıyor. Ülkenin yüzde 20'si fakirlik sınırının altında. Suudi Arabistan ve BAE'nin hırsları var ama herkesin hırsları var. İstediğini yap!