Kur'an'da “Hz. Âdem'in eşi” olarak zikredilen annemizin adından bahsedilmemiştir. “Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete / Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin” (2 Bakara 35) beyanıyla da bu hususa işaret edilmiştir. Kitap'da ismi verilen tek kadının Hz. Meryem olduğunu görürüz. Bu durumu gündeme getirmemizin sebebi feministlerin “Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ / Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan” (4 Nisa 1) ayetini delil göstererek insanın kadın ve erkek cinsleri olarak ayrı ayrı topraktan yaratıldığı iddiasıdır. İslâmî feminizm, Kur'an ayetlerinde kadın-erkek insan türünün yaratılış biçimini ve evrelerini kabul etmekte, fakat özellikle kadın cinsinin ilk yaratılışının, bu ayetlerin kapsamında değerlendirilmesi noktasında patriyarki/maskülen diyerek nitelediği tefsir geleneğini eleştirmektedir. Feminist tefsirin yaklaşımına göre “İlk kadın insanın Âdem'den yaratıldığı iddiası, birçok ayette insan soyu için genel bir ifade olarak kullanılan ‘topraktan yaratılma' olgusundan istisna edilmesini gerektirmektedir.”
Feministler min nefsin vâhide ‘tek nefisten' lafzına, insanlık özü anlamı vermektedir. Kadının Âdem'den yaratılmasına yönelen bu itiraz, kadının ‘halifelik-halife insan' konumunun hiç dikkate alınmadığını ileri sürmektedir. İslâmî feminizme cevabın Hz. İsa'nın babasız olarak Hz. Meryem'den yaratıldığını hatırlatarak verilebileceğini düşünüyoruz. Yani “Hz. İsa (as) Hz. Meryem'in nefsinden/bedeninden yaratıldığı gibi, Havva da Hz. Âdem'den, onun bedeninden ve nefsinden yaratılmıştır” diyoruz. Burada “Havva'nın Âdem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı” söylemine de başvurmamaktayız. “Bu hadisenin mahiyetini Allah bilir” demekle iktifa etmekteyiz. İsa, Meryem'den yaratıldı ve Meryem kendisine peygamberlik verilen oğluna itaat etti.
Son dönemde erkeklerin önüne geçerek “imam” olmak ve Cuma namazı kıldırmak yolunda fıkıh oluşturmaya çalışan İslâmî feminist tezin tüm çabasına rağmen, Kur'an, “halife” olarak Hz. Âdem'i işaret etmekte ve kavramların/isimlerin (esmae kulleha) bir erkeğe öğretildiğine işaret etmektedir. Hz. İbrahim (as) hakkındaki ayette de er kişinin, kelimelerle imtihandan sonra “imam” kılındığını ifade etmektedir: “Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehun kâle innî câiluke lin nâsi imâmâ / Ve İbrâhîm'i Rabbi kelimelerle imtihan etmişti. Nihayet (imtihan) tamamlanınca da (Allah) buyurdu: Muhakkak ki Ben, seni insanlara imam kılacağım” (2 Bakara 124).
Hz. İsa da “kelime-logos” olarak doğmuştur: “İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuhu / Mesih İsa, Meryem'in oğludur ve sadece Allah'ın Resûl'ü ve O'nun kelimesidir” (4 Nisa 171). Allah'ın seçtiği er kişilerin kendilerine kelime/esma/hikmet/vahiy/risalet/kitap verilerek insanlara yönetici/imam kılındığı ortaya çıkmaktadır. Âdem'den beri gelen nübüvvet/hikmet geleneği, kelime/hikmet/logos/kitap/esmanın erlere verildiğini ifade etmektedir. Bir ayette “Ve kellemallâhu mûsâ teklîmâ / Ve Allah, Hz. Musa ile kelimelerle konuştu” (4 Nisa 164) buyurulmuştur. İnsanlık zevclerle aileden başlamaktadır.
Ehl/aile hakkında: Hz. Nuh, oğluna gemiye binmesi için sevgiyle hitap etmiş, oğlu kendisini tufandan yüksek dağın koruyacağını düşünerek daveti reddetmiştir. Hz. Nuh'un “Karıcığım, gemiye bin!” demediği hatırlanmalıdır. Hz. Nuh, “yâ buneyyerkeb meanâ ve lâ tekun meal kâfirîn / Ey oğulcuğum, bizimle beraber bin ve kâfirlerle beraber olma” (11 Hud 42) demekte ve oğlunu aileden saymaktadır. Allah Nuh'a oğlunun inkârı nedeniyle aileden sayılamayacağını ihtar etmektedir: “Nuh Rabbine dua edip dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir (…) Kâle yâ nûhu innehu leyse min ehlike / Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir” (11 Hud 45-46). Bu ayet de “aile-ehl” kelimesini sadece kişinin eşiyle kurduğu yuva olarak anlamamızı engellemektedir.
Zevc/imrae hakkında: Kur'an Hz. Âdem'in karısından bahsederken “zevc” (eş) kelimesini, Hz. Lut'un karısından ya da Firavunun Müslüman karısından bahsederken “imrae” kelimesini kullanmaktadır. Hz. Zekeriya'nın kısırken hanımıyla ilişkisinden bahseden ayette de “imrae” kelimesi bulunmaktadır: “imraetî âkıran / Kadınım yaşlandı” (19 Meryem 5). Zekeriya Allah'a dua ederek bir çocuk bahşedilmesini istemiştir. Bu duaya icabet edildiğini işaret eden ayette Zekeriya'nın hanımı için artık “zevc” kelimesi kullanılır: “Festecebnâ lehu, ve vehebnâ lehu yahyâ ve aslahnâ lehu zevcehu / Bunun üzerine ona icabet ettik (duasını kabul ettik). Ve ona, Yahya'yı hibe ettik. Ve onun için, zevcesini de ıslâh ettik” (21 Enbiya 90). Bilindiği gibi Allah Hz. Âdem'in eşinden bahsederken “zevc” kelimesini kullanmaktadır: “Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete” (2 Bakara 35). Kur'an'da zevc kelimesi erkek için de kullanılmıştır. Elmalılı Hamdi'ye göre “zevc” kelimesi “çift” anlamına gelmemekte “eş” anlamına gelmektedir: “… ‘Zevc', Arapça'da çiftin her tekine, hem erkeğe ve hem de dişiye dahi ıtlak olunur” (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Kitabevi, c: 1, 1971: 321). Bu yoruma göre zevc karı kocadan birinin diğerine nazaran ismidir. Yani ‘üç mutlu çift' dediğimiz zaman bu “altı zevc”, “altı eş” anlamına gelmektedir. Allah Âdem'e zevc (kadın-eş) yaratmış, Havva ise yaratıldığında zevcini görmüştür.
İslâmî feministler ilk kadının ve erkeğin “insan özü”nden yaratıldığı, Havva'nın Âdem'den yaratılmamışlığı kanaatindedir. Onlara göre Havva, Âdem'e ait özden ama ayrı bir varlık olarak yaratılmıştır. Bu yaklaşım kabul edilse dahi Allah'ın isimleri Âdem'e öğrettiği (2: 31) ve meleklerin Âdem'e secde ettiği (2: 34) hususu feministlerce izah edilememektedir. Her şeyin isimlerini bilen ve ad koyan bir varlık olarak Âdem, ilk kadına/zevcine Havva adını vermiştir. Havva bilgisini gördüğü ve Cebrail'in kendisine secde ettiğini idrak ettiği Âdem'e, Allah'tan gelen “zevc olmak” emrince tabi olmuştur.
Gürbüz Deniz'e göre, Âdem, “edimu'l ard=yeryüzü/yere ait” ve Havva, “canlı bir şeyden yaratılan” demektir.