Mısır'da yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği 14 Ağustos (2013)'taki Rabia katliamına giden süreçte ülke medyası da gerçeklerin üstünü örtme görevini üstlendi.
Mısır'da dört yıl önce ülkenin demokratik yollarla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi deviren askeri yönetim, darbe karşıtlarını susturmak için silah kullanmaktan kaçınmadı. Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği 14 Ağustos'taki Rabia katliamına giden süreçte Mısır medyası da darbecilerin kendilerine biçtiği rolü oynadı.
Mısır kamuoyu, 14 Ağustos öncesinde kanlı müdahaleye hazır hale getirildi. Güvenlik güçlerinin barışçıl gösterilere gerçek mermilerle müdahalesinde medyanın uyguladığı karartma başarılı oldu. Mısır sokağının onlarca eylemcinin ölmesine tepki vermemesi Rabia Meydanı'nda planlanan katliamın habercisi gibiydi.
Darbeye çıkan yol
Mısır muhalefeti 30 Haziran 2013'te Tahrir Meydanı'nda Mursi aleyhinde büyük bir eylem yaptı. Medya, eyleme 30 milyondan fazla kişinin katıldığını iddia etti. Ordu, aynı günün akşamında, iktidar ve muhalefete 3 gün süre tanıdığını duyurdu.
Söz konusu açıklamanın ardından Tahrir Meydanı'nın üzerinden savaş uçakları ve helikopterler geçmeye başladı. Ülke genelinde sözde bir sevinç havası oluşturuldu.
Ordunun verdiği sürenin sonunda, Mısır'da demokratik seçimlerle işbaşına gelen ilk Cumhurbaşkanı Mursi, 3 Temmuz 2013'te ilan edilen darbe ve yeni yol haritasının ardından alıkonularak bilinmeyen bir yere götürüldü.
Mursi yanlıları olayı protesto ederek Rabia ve Nahda meydanlarında oturma eylemi başlattı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansur, geçici cumhurbaşkanı olarak atandı ve 4 Temmuz'da yemin ederek görevine başladı.
Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) 5 Temmuz'da "Darbeyi Red Cuması" eylemleri düzenledi. Askeri müdahaleye karşı çıkan gruplar ve İhvan mensupları büyük bir protesto gösterisi yaptı.
Mursi'nin Cumhuriyet Muhafızları Karargahı'nda tutulduğu söylentileri üzerine eylemciler Rabia Meydanı yakınlarındaki karargah önünde de eylemlere başladı.
6 Temmuz'da Muhammed el-Baradey'in başbakan olduğu iddiaları yayıldı. Ancak tepkiler üzerine Baradey'in başbakanlık ataması gerçekleşmedi.
Cumhuriyet Muhafızları katliamları
8 Temmuz sabahı Rabia Meydanı'ndan Mursi'nin tutulduğu Cumhuriyet Muhafızları Karargahı önüne gelen eylemcilere gerçek mermilerle müdahale edildi.
Bu, silahlı kuvvetlerin, barışçıl gösteri düzenleyenlere karşı gerçek mermiyle ilk müdahalesiydi. Mısır adli tıp verilerine göre müdahalede 61 eylemci hayatını kaybetti, 435'i yaralandı.
Mısır medyası, İhvan'ı askeri karargah önünde eylem yaptığı gerekçesiyle suçlu ilan etti; zira 3 Temmuz itibarıyla darbe karşıtı bütün muhalif medya kapatılmış, darbecilerin kontrolündeki basın ise gerçeklerin üstünü örtme görevini üstlenmişti.
Ancak siyasi partiler, "Cumhuriyet Muhafızları Katliamı" olarak adlandırılan söz konusu müdahaleye tepki gösterdi.
Dönemin Savunma Bakanı Abdulfettas es-Sisi tarafından açıklanan yol haritasına başta destek veren Selefi Nur Partisi, bu olayların ardından darbecilerden desteğini çektiğini açıkladı.
Manassa'da yaşananlar
Rabia katliamına giden yolun ikinci adımı, 27 Temmuz'da "Manassa olayları" olarak tarihe geçti.
Güvenlik güçleri, bu kez Rabia Meydanı'nın güneyinde yer alan Manassa bölgesindeki göstericilere karşı kanlı müdahalede bulundu.
Eylemcilerin başlarından vurulduğu müdahalede, Mısır Sağlık Bakanlığı verilerine göre 38 kişi hayatını kaybetti. İhvan ise 139 kişinin öldüğünü, yaklaşık 4 bin 500 kişinin yaralandığını açıkladı.
İhvan yetkilileri, güvenlik güçlerini adam öldürmek kastıyla eylemcilere gerçek kurşunla müdahale etmekle suçladı.
Dönemin İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim, İhvan'ın ölü ve yaralı sayısını abarttığını, Rabia'daki eylemciler ile bölge halkı arasında arbede yaşandığı için polisin müdahale etmek zorunda kaldığını ifade etti.
Rabia katliamı
Darbe karşıtlarını susturmak için silah kullanmaktan çekinmediğini gösteren Mısır güvenlik güçleri, 14 Ağustos 2013 sabahı saat 06.30'da Rabia Meydanı'na dört koldan müdahaleye başladı.
Mısır polisi ve ordusunun ortaklaşa düzenlediği müdahale kapsamında Nil'in batı yakasında Kahire Üniversitesi'nin önündeki Nahda Meydanı da vardı. Buraya da aynı anda baskın yapıldı.
Akşama kadar devam eden baskında polis mavzerleri ve buldozerler kullanıldı. Ayrıca keskin nişancıların da işaretlenen bazı şahısları vurduğu gözlendi. İhvan'ın siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi Genel Sekreteri Dr. Muhammed el-Biltaci'nin 17 yaşındaki kızı Esma el-Biltaci de bu şekilde şehit edildi. Fötr şapkalı bir kişinin Esma'yı sarı bir çanta ile işaretlediği, keskin nişancının tetiğe basmasının ardından bölgeden uzaklaştığı kamera kayıtlarına yansıdı.
Resmi verilere göre Rabia katliamında 8'i polis 632 kişi hayatını kaybederken, iki bine yakın kişi yaralandı. Aynı gün 800 eylemci gözaltına alındı.
Ülkede 45 gün süren barışçıl gösteriler 14 Ağustos'taki Rabia katliamının ardından büyük ölçüde zayıfladı. Müdahalenin yapıldığı gün, diğer şehirlerden Rabia'ya destek için yola çıkan binlerce kişi, güvenlik güçleri tarafından engellendi.
Aynı gün ülkenin farklı şehirlerinde İhvan üyeleri, Rabia baskınına tepki olarak polis karakollarını bastı. Bazı karakollarda polis memurları hayatını kaybetti.
Kahire'nin batısında bulunan Kirdase bölgesi ve Minya kentinde yaşanan baskınlara ilişkin davalar hâlâ sürüyor.
Resmi verilere göre Rabia Meydanı'nın basıldığı gün 64 kilise ateşe verilirken, 36 polis karakoluna da baskın düzenlendi.
İhvan, Rabia katliamından iki gün sonra 16 Ağustos'ta Kahire'nin Ramses bölgesinde büyük bir gösteri düzenledi. Polisin müdahalesinin ardından eylemciler meydanda bulunan El-Fetih Camisi'ne sığındı.
Sabaha kadar camide kalan eylemciler, bir sonraki gün gözaltına alındı. Fetih Camisi'ne sığınanlar arasında TRT Kahire muhabiri Metin Turan da vardı. Gözaltına alınan Turan, 6 ay hapishanede kaldı.
Ramses olaylarında İhvan Rehberlik Bürosu Başkanı Muhammed Bedii'nin oğlu Ammar vurularak öldürüldü.
İhvan'ın verilerine göre 3 Temmuz'dan sonraki süreçte 40 binden fazla kişi gözaltına alındı, binlercesi de ülke dışına kaçtı.