Önceki gün kasvet vardı İstanbul'da. Hava kapalı ve baskındı. Geceyi hayli huzursuz geçirdim. Sabah namazını müteakip yattım. Önce Bursa depremi uyandırdı İstanbulluları. Az sonra ise Fatih'te yaşayan herkesi ayağa fırlatan kalleş patlama.
TBMM, Başbakanlık ve Genelkurmay başkanlığı kavşağı ile Kızılay'daki Ankara patlamalarında olduğu gibi İstanbul patlamalarında da yer ve zamanlamalar son derece enteresan.
İlk patlama, Alman çeşmesi ve Sultanahmet Meydanındaki dikilitaş yanı başında. Ölenler Alman…
İkinci patlama, İstiklâl Caddesi. Bu kez ölenler İsrail ve İranlı…
Ardından Bursa Ulu Cami'ye ‘sultan' şifreli saldırı…
Son, İstanbul'daki patlama daha da ilginç.
Vezneciler metro girişi, İstanbul Üniversitesi önü, Kitap fuarı yakını, Arap seçkinlerinin konaklamak için seçtiği otelin önü, İstanbul Belediyesi civarı, Şehzadebaşı Camii'nin duvarlarının kesiştiği ve İstanbul'un ortası olarak kabul edilen ve Mimar Sinan'ın diktiği taşın yanı başında patlatıyorlar bombayı.
Şehir Fatih, ay Ramazan-ı Şerif...
Tetikçinin kimin çıktığı veya çıkacağının hiçbir önemi yok. Üzerinde durulması gereken şey, mesaj.
Dün, 7 Haziran 2015 seçimlerinin yıldönümüydü.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son derece stratejik Afrika gezisinden yeni dönmüştü. Gezinin duraklarından Somali'ye gelmeden mesaj yüklü bomba patladı. Erdoğan umursamayıp, Somali'ye yine gitti. Mesajı iade etti.
Erdoğan birkaç haftadır Avrupa'ya “ya yola gel, ya da sen yoluna biz yolumuza” demeyi sürdürüyor.
Güdümlü Alman Meclisi, Türkiye'ye iftira kampanyası başlattı, Türkiye paniklemedi, fazla ciddiye almadı, neredeyse hiç umursamadı.
Malum ABD'nin, Almanya'da tam 7 askeri üssü, binlerce askeri var. Kendisi ABD kontrolündeki Almanya, İncirlik'te yer almak istiyor ve bunun pazarlıkları devam ediyor.
Fransız polisinin eylemcilere yönelik tavrı hakkında batı sus pus olurken, Erdoğan, Fransız hükümetini eleştirip “Fransa'da olanlardan ben de endişe duyuyorum” dedi.
Ardından AB'nin kalbi olan Belçika'ya, Alman vakıfları, Soros beslemesi kuruluşlar ve batı medyasına sert çıktı.
90 yıl aradan sonra Ayasofya'da batılı küffarı rahatsız eden Kur'an-ı Kerim tilaveti başladı ve sahur/seher programlarına ev sahipliği yapmaya başladı.
Kudüs'e gidip oradan canlı yayınla Ramazan programı yapılıyor.
Efsânevî Müslüman Muhammed Ali, Hakk'ın Rahmet'ine kavuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan onun ABD'deki cenaze merasimine katılma kararı aldı. Orada konuşma yapacak.
Tabiri caizse, Amerika'ya kan kusturan, gönüller fethetmiş bir kahramanın cenazesine giderek ona sahip çıkmak, ABD'yi rahatsız etmez mi? Bal gibi de eder.
Bize “öyle kelebek gibi uçulmaz, arı gibi öyle sokulmaz, işte böyle sokulur” diyorlar.
Erdoğan cenazede Bill Clinton'la görüşecek. Bu bir nevi başkan adayı ve ABD'nin yeni Başkanı Hilary'i destek anlamına geliyor.
Türkiye ve Suudi Arabistan'ın öncülüğünde kurulan İslam Ordusu, önceki gün karargâh kurma çalışmalarına başladığını ve Ramazan-i Şerif içinde kurulacağını açıkladı.
Dünkü manşetimizde de zikrettiğimiz gibi ABD, Afganistan'da ağır zayiatlar vermeye başladı. Bundan Türkiye'yi sorumlu tutuyor. Kobramıza karşı, Kara şahinler yerlerde sere serpe.
Önceki gün Türk Silahlı Kuvvetleri, batının gayri meşru veledi PKK'ya güneydoğu illerinde verdirdiği zayiatın başarılı bilançosunu açıkladı. Asker ve polisimizin benzersiz mücadelesi batının planlarını bozdu.
Türkiye, güneyinden dayatılan PYD/PKK'nin sözde devletine karşı batıyla savaşsa, savaş vermek için her şeye hazır. İvedi taarruz için, TBMM kararı olmadan TSK'ya operasyon yapma yetkisi verildi geçen hafta.
Patlamanın meydana geldiği caddenin adı Şehzade Caddesi, yanındaki / paralelindeki caddenin ki ise Atatürk caddesi. “Yurtta sulh cihanda sulh!” Adamlar daha nasıl bâtıldan ayrılma desinler? “Doğru yol”u göstersinler öyle değil mi?
Günümüz İttihatçılarının toplaştıkları parti CHP'nin başında tutulan ve batının Türkiye aleyhine üflediklerini dillendiren Kılıçdaroğlu, özelde Tayyip Erdoğan'ı, genelde ise Türkiye'yi ‘bu yolda ilerlersen kan akar' diye tehdit etmişti. İşte aktı. Kılıçdaroğlu nasılsa oruç değil kına yakabilir.
Tansel Çölaşan, Danıştay saldırganı Alparslan Arslan'ın yakalandığı sırada "Allah'ın askeriyim, Allah-ü Ekber" diyerek ateş etti diye yalan söylemişti. Fehmi Koru'nun, FETÖ lideri tarafından kurulduğunu yazdığı Sözcü gazetesinin yazarı Tansel'in kocası ise Hürriyet'te şöyle yazmıştı: “Ben olsam Ramazan'da saldırırım!” İşte Ramazan'da saldırdılar.
Şeytan bile edeben veya başka nedenle Ramazan-ı Şerif geldi mi bir şey yapmaz. Görüldüğü üzere, iblisten daha aşağılık, iki ayaklı şeytanlar Ramazan falan dinlemiyor.
Verilen mesaj açık, üstümüze gelme patlatırız. Patlatırken de anlaman için ne gerekirse yaparız.
Peki, kim yaptı bunu? Bunun tek devlet işi olma ihtimali zayıf değil yok. Amerika, Almanya, Rusya'da dâhil ortak eylem, ortak mesaj bu! Bu nedenle “batının İstanbul'a kolektif saldırısı” demekte hiçbir beis yok.
Hürriyet'in 4 Haziran tarihli “Alman ekolü operasyon yaptı” manşetini erken aldığını düşünürseniz, faili de görme imkânınız olur.
Yolundan ayrılma Türkiyem!