Medyaya yansıyan ses kayıtlarına göre ANAP eski Genel Başkanı Erkan Mumcu'yu etkileyerek 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimini engellemeye çalışan ve 28 Şubat rezaletinin yaşandığı günlerde de Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı'yı bilmeyen var mı?
Onu ve yaptıklarını herkes bilir.
O zulüm günlerinin “kudretli” paşası diyor ki; “4 sene Genelkurmay Başkanlığı yaptım, Batı Çalışma Grubu'nu (BÇG) duymadım.”
Nerede diyor bunları? Yargılandığı 28 Şubat davası duruşmasında…
Bu “karakolda doğru söyler mahkemede şaşar” durumu değil.
Bal gibi mahkeme heyeti ile dalga geçiyor darbeci paşa.
YOKSA HAFIZASINI MI KAYBETTİ?
Başka bir açıdan bakınca 'adam' doğru söylüyor olabilir.
Duymadım diyorsa, duymamıştır. Koskoca 28 Şubat'ın failinin yalan söyleyecek hali yok ya.
Kudretli bir paşa neden gerçekleri söylemesin ki?
4 yıl süreyle Genelkurmay Başkanlığı yaptığını hatırladığına göre hafızasını kaybetmiş olamaz. Demek ki, hafıza da yerinde.
Geriye iki ihtimal kalıyor.
Ya paşa uçmuş, ya korkusundan o günleri hatırlamak bile istemiyor, ya da gerçekten doğru söylüyor. Çünkü o gün kendisi sadece bir kuklaydı.
Aksi halde TSK'nın en tepesinde olan birinin dağdaki çobandan sağır sultana herkesin duyduğu, bildiği ve zulmüne maruz kaldığı BÇK'dan haberinin olmaması söz konusu olabilir mi?
Yaptıklarınızın hesabını vermekten korkarsanız olmaz.
Siz koltukta otursanız da, işiniz sadece emirleri yerine getirmek ise olmaz.
Ya da itiraf edecek kadar yüreğiniz yoktur, o yüzden habersizmiş gibi davranırsınız.
Şükür ki o günlerde savaş falan çıkmamış. Demek ki bu tiplerin yapacağı ilk iş sığınaklara kaçmak veya ülkeyi teslim etmek olurmuş…
Eski General Çetin Doğan ise eski amiri Karadayı'yı şu cümlelerle yalanlıyor:
BÇG, Genelkurmay Başkanlığınca 10 Nisan 1997 tarihinde yayınlanan bu yönerge ile kuruldu. Batı Çalışma Grubu'na verilen görev özetle; ‘Siyasi İslam'a geçit vermemek için ülkede meydana gelen irticai faaliyetleri ilgili ve yetkililere uygun ve yasal platformlarda bildirmek'tir!
Demek ki, Karadayı gerçekleri söylemiyor, söyleyemiyor. Yani korkuyor...
Çünkü işledikleri cürümlerin nasıl bir ceza gerektirdiğinin farkında…
Bunlar böyledir, güçlü oldukları zamanda istedikleri zulümleri yaparlar, hesap ödemeye geldiğinde ise Genelkurmay Başkanlığı yapmış olanı ‘duymadım, görmedim, bilmiyorum'u oynar.
Çetin Doğan'ı ise Erbakan'a yönelik yapılan BÇG ihanetinin faturasını Rahmetli Erbakan hocaya kesmeye kalkar.
Ne yazık ki bu ülkeyi uzun yıllar bunlar yönetti.
Gençler bilmez belki ama ne acı günlerdi o zamanlar.
Astıkları astık kestikleri kestikti bu korkakların…
Başlarında halkın Kızılay'da “Çankaya'nın şişmanı İslam'ın düşmanı” sloganlarını haykırdığı, kıdemli mason Demirel vardı.
Hepsi de emirleri ABD'den NATO'dan alırlardı.
Bu açıdan bakınca Karadayı'ya hak vermemek mümkün değil.
O günlerde o kadar çok emir aldılar, o kadar çok dalavere çevirdiler, o kadar zulme imza attılar ki, belki de bize “hatırladıklarımın yanında BÇG ne ki” demeye çalışıyor.
Belki de hâkimlere, ‘savcıların önünüze koyduğu iddianame o kadar yetersiz ki, siz BÇG'ye takılıp kalmışsınız, oysa işin içine şöyle bir kapsamlı girseniz, faillerin hepsine yönelseniz siz bu davayı bir asırda bile bitiremezsiniz' demek istiyor.
Unutmayın, 1908'den sonra Türkiye'nin başından geçenler ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın, Almanya'nın, Rusya'nın, Çin'in başından geçse, bu gün o ülkelerin yok olduğunu görür ve tarihte kalan devletler olarak hikâyelerini okur olurduk.
Bu ne haldir ki, bunca şeytanî dalavereye rağmen bu millet hâlâ ayakta.
Dolayısıyla Karadayı, Doğan ve sairler doğru söylese ne, gerçeklerin üstünü örtüklerini zannetseler ne?
İşte ortada en açık gerçek, zulümle payidar olunmadığı…
Yaşları gereği yaptıklarının hesabını verecek durumda da değiller belki.
Ama o hesap mutlaka sorulacak. Üstelik hem burada, hem de inanmadıkları öbür tarafta. Hele ki oraya kalanı görmek isterdim.
Kenan Evren gibi, aldıkları cezalarla değil, gördükleri karşısındaki kahırdan çekecekler cezalarını burada...
Sonrasını hayal bile etmek istemem.
Zira dayanılmaz!
----------------------- * -----------------------
Türkiye terörist Yücel'i neden serbest bıraktı?
Mahkeme dün hem hakkındaki iddianameyi kabul etti, hem de “Terörün danıskası Müslümanlar” yazacak kadar alçak biri olan Alman Die Welt muhabiri Kürt görünümlü Ermeni Deniz Yücel'i serbest bıraktı.
Dahası yurtdışı çıkış yasağı bile koymadan. Üstelik Başbakan Yıldırım önüne PKK'lı bir teröristin gazeteci diye çıkarıldığı Merkel ile görüşmesinden bir gün sonra.
Soru şu: Bu şahıs suçsuz ise neden tutuklandı, suçlu ise neden derhal salıverildi? Yarın “yargı bağımsız” dediğinizde herkes bunu önünüze koyacak, o zaman ne diyeceksiniz?
Yoksa bir takas yapıldı ise, biz karşılığında ne aldık, aldık ise nerede?
Gözaltına alıp, tutukladığınız her batılı ve terörist hakkında bütün batı bundan sonra Deniz Yücel örneği ile çıkacak karşımıza. Bakalım o zaman ne yapacağız.
Özellikle Deniz Yücel bahsi hususunda çok haklısınız Kemal bey, nasıl bir zihniyetle bu konuda hareket ediyorlar neye hizmet bunlar yapılıyor anlayan beri gelsin. Fasıkların ve İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir anlamı görünmüyor. Allah selamet versin ne diyelim.