FETÖ'cülerin katlettiği Hrant Dink adına bir vakıf kurulur. Bu tür vakıfların yaşayabilmesi için ciddi paralar gerekir. Hayırlı bir iş yapmak istediğinizde bulamadığınız paraları, hizmetlerine girmeniz şartı ile kolayca bulabilirsiniz.
İşte bu Hrant Dink Vakfı, bir rapor hazırlıyor. Adı: ‘Medyada Nefret Söylemi İzleme Raporu'
‘Araştırma'; Ocak-Nisan 2017 arası 4 aylık süreyi ve Türkiye'de yayın yapan yaygın ve yerel yazılı medyayı kapsıyormuş.
Veri için bir Medya Takip şirketi ile anlaşmışlar.
“Hain, yobaz, gâvur, mülteci, Ermeni, Yahudi. İngiliz, Alman, Yunan” gibi kelimeleri referans alarak çalışma yapmışlar.
Rapora göre; abartma, çarpıtma, küfür, hakaret, aşağılama, düşmanlık, savaş söylemi, doğal kimlik öğesini nefret unsuru olarak kullanma konusunda 80 haber ve yazı ile Yeni Akit birinci, 75 haber ve yazı ile Milli Gazete ikinci, 56 haber yazı ile de Yeni Söz üçüncü olmuş.
Bu fakir ise Yeni Söz haber ve yazarları arasında 14 yazısı ile birinci gelmiş.
Birinciliği Yeni Akit'e kaptırdık diye üzülürken, kendimi birinci görünce biraz teselli buldum.
Yerel gazetelerde Yeni Konya gazetesi birinci olurken, Ermeni cemaatince çıkarılan, aynı zamanda Hrant Dink'in eski genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesi ile Yahudi cemaatinin yayın organı Şalom ise o kadar "güzel" yayıncılık yapmışlar ki, tarama sonucu hiçbir “hata” bulunamamış.
Demek ki “iyi bir gazetecilik” yapmak için Agos ve Şalom'u "örnek" almak gerekiyor. Yeri gelmişken not edelim: Biz daha önce bu Agos'un pek çok yalan haberini ifşa etmiştik.
Yani Ermenilerin Hocalı, İsrail (Yahudiler)'in Filistin, Amerika'nın Afganistan, Irak, Suriye katliamlarını dile getirmek; Hrant Dink Vakfı'nı finanse eden Alman istihbarat ve derin devletinin FRIEDRICH NAUMANN VAKFI ve Yahudi, satanist-Siyonist SOROS'un AÇIK TOPLUM VAKFI açısından bir sorun teşkil etmiyor. Aksine teşvik edilmesi gereken bir vecibe...
Aynı mahallenin adamı Soner Yalçın, FETÖ'den tutuklu Ahmet Altan'a ödül veren Hrant Dink Vakfı'nı eleştiriyor. İşte bu vakfı, Friedrich Naumann Vakfı ve Açık Toplum Vakfı'nın yanı sıra, Fuat Keyman başkanlığındaki Sabancı Üniversitesi'nin İstanbul Politikalar Merkezi de destekliyormuş.
Bu sözde araştırma adlı fişlemeyi finanse eden Friedrich Naumann Vakfı gibi Alman vakıfları hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011 yılında “BDP ve BDP'li belediyeler üzerinden PKK'ya para aktarıyorlar” demişti.
Daha da ilginci, bugün arkasında FETÖ'nün de olduğu netleşen Gezi kalkışması ile 16 Nisan referandumuna yönelik ‘hayır' kampanyası yürütenlere en büyük katkıyı yine bu Friedrich Naumann Vakfı ve Açık Toplum Vakfı yapmıştı. Bir adım daha ötesi ise, Erdoğan'a ‘diktatör' diyen, başka hakaretleri savuran yapıları, Erdoğan'a hakaret etmekten tutuklanan CHP'li sosyal medya serkeşlerini de besledikleri biliniyor.
Hrant Dink vakfının tarafımıza söylediğine göre (ki ses kaydı elimizdedir), bu araştırmada asıl parayı Friedrich Naumann Vakfı sağlıyor. Diğer iki kurum ise, personel desteği vs...
Yaklaşık 500 yerel gazeteyi ve bütün ulusal gazeteleri taramışlar. Lakin bu fişlemeci tayfa, Ermeni Agos ile Yahudi Şalom gazeteleri ile Türkiye düşmanı Birgün ve Evrensel'de hiç nefret söylemine rastlamamışlar. FETÖ Cumhuriyet'inde ise sadece 2 adet “nefret” yaşanmış.
Yine iddialarına görei fişlemeye konu “nefret söyleminde” 439 haber ve yazı ile Ermeniler en büyük “mağduriyeti” yaşamış.
Bunların yanı sıra Suriyeliler, Süryaniler, Yahudiler, Almanlar, Hıristiyanlar, Yunanlılar, Rumlar, Gayrımüslimler, İngilizler, batılılar, Sırplar, ateistler, Kürtler, Hollandalılar, Budistler diye uzayıp gidiyor liste fişçilerin raporunda.
Ama Müslümanlar bir türlü ortada görülmüyor. Listenin bir yerinde “10'dan az içerikte nefret söylemine maruz kalan gruplar” arasında Hinduların hemen üstünde “2 içerikle” Müslümanlar yer alıyor.
Hrant Dink Vakfı yetkililerine, tek işi Müslümanlar, AK Parti ve Erdoğan'a küfretmek, aşağılamak, hakaret etmek olan BirGün gazetesinin neden mezkûr raporda olmadığını sorduğumuzda “Onlar hiç nefret söylemi yapmadı” cevabını aldık. “Peki, kullandıkları ‘Müslüman teröristler' ifadesi nefret söylemi değil mi” sorumuzu ise aynı yetkili “Onun bağlamına bakmak lazım. Haberde nasıl geçiyor?” diyerek cevapladı.
Kurucuları ve çalışanları Ermeni olan vakfın hazırladığı raporda, Ermenilerin en çok Hocalı katliamı (tabi onlar bu katliama katliam demiyor) nedeniyle nefret söylemine maruz kaldığı yazılıyor. Malum yapıya göre, Hocalı katliamı haberlerinde, Ermenilerden iyi bahsedilmeyerek Türk medyası büyük bir günah işlemiş. Üçüncü sırada ise, Ermeni terör örgütü ASALA yer almış. Terör örgütü ASALA ile terör örgütü PKK'nın birlikte anılması ve ASALA'nın ‘terör' ile özdeşleştirilmesi güçlerine gitmiş.
Yahudilerin neden nefret söylemine maruz kaldığına dair tespitleri daha enteresan. Komedi rapordan aynen aktaralım: “Yahudiler, “İsrail devleti”, “İsrail” veya “İsrail Savunma Kuvvetleri” gibi kişi/kurumları ifade eden sözcüklerin kullanılması yerine Yahudi kimliğinin genelleme yapılarak kullanılmasıyla hedef gösterildi. İsrail-Filistin çatışmasını ve Mescid-i Aksa'da yaşanan gerginlikleri konu alan haberlerde bir toplum olarak şiddetle özdeşleştirildi ve düşmanlaştırıldı. Üretilen ‘komplo teorileri'nde ‘gizli' güç olarak sunuldu ve ‘Türkiye'ye yönelik bir tehdit' olarak gösterildi. Basında olumsuz atıflarla yer bulan birçok kişi ve kurumla ilişkilendirildi. Yahudi kimliği bir hakaret ifadesi olarak kullanıldı.”
Yunanlılar kısmı ise daha da ilginç! Raporun bu kısmında, Yunanlılar, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın, Yunanistan ile Türkiye arasında yaşanan ‘Kardak Krizi'nin 21. yıl dönümünde, Kardak kayalıklarına yaptığı ziyaretin ardından iki devlet arasında yeniden başlayan kriz ve 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yunanistan'a sığınan FETÖ'cü askerlerin Türkiye'ye iadesinin reddi nedeniyle hedef gösterildiği yazıyor.
İşte araştırma ve rapor dediğin böyle olmalı. Ayrıca para verenin arzuları eksiksiz yerine getirilmeli.
Sizde bir gün rapor hazırlarsanız, mutlaka her şeyi çarpıtmalısınız. Diğer yandan da mutlaka kendinizi “masum” gösterip, herkesi “düşman” ilan etmelisiniz.
Bu tür raporların asıl amacı; yabancı ülkelerin büyükelçilik ve konsolosluklarının basın ve istihbarat birimlerinin yüksek maliyet çıkararak yapacakları işleri bir “Vakfa” proje adı altında ihale ederek, hem onu beslemek, hem de iç kamuoyuna yayarak, medya ve toplumu suçluluk halet-i ruhiyesine sokmak.
Kimin kimi beslediğini, kimin kime hizmet ettiğini, yaptıkları ile ne murat ettiklerini gayet iyi biliyoruz.
Bu tür çalışmalar eskiden algı yönetimi açısından önemli idi. Ama artık çöp değeri bile yok. Çünkü her şeyleri ifşa oldu.
Gördüğünüz gibi Müslümanlar yok. Ne de olsa onlara istediğini söyleyebilirsiniz, ama yeterki gavurluk yapanlara söylemeyin...
İşte bu tarihi gerçeklerin farkına varmamızı sağladılar....aslında hep bunlarla geliyorlardı bize de biz göremiyorduk.....cumhurbaşkanımızın ' dindar Ve kindar nesil ' den kastettiği şeybu tarihi gerçeğe işaret etmiyor mu?....
vatandaşlarını tv de izlediğim bir haberde Filistinlilere karşı ' Filistinli öldürmek istiyorum 'duygusuyla öyle düşmanca hislerle doldurulduğunu görünce dehşete düşmüştüm....dahası tahrif edilmiş kutsal kitabı açıkça her şeyi ifade ediyor ....seçilmiş üstünlük Ve diğer yaratılmışlara ne gözle bakılır?......bunlar sadece işi saman altından su yürüterek yapıyorlar....biz hiç bir millete karşı önyargılı olmadığımız gibi bir de 'Yurtta barış dünyada barış ' veciz sözü ile geçmişte bize yapılanları unutmak üzere yetiştirildik...biz zaten kendine ve çevresine barışık bir milletiz.......
İngiltere en meşhur meydanına Türk askeri heykeli dikip süngüsünün ucuna da İngiliz askerini takarak ( ilginçtir böyle bir heykel bizim toplumumuzda utanç vesilesi olarak algılanabilirken onlar vatandaşına ' Türkler Çanakkale'de sizi işte böyle öldürdü ' nefret körükleyen söylemle eğitim verirken ( üstelik burda çanakkaleye gelerek mütecaviz davranan onlar olmakla birlikte....) bu eğitim nefret söyleminden de öte bir eğitim...bu kuşakları bir millete karşı kin dolu eğitim proğramıdır....
Kaymakam Kemal Bey ve Urfa valisi Nusret beyi tekrar yargılayıp ,Nusret beye önce sürgün cezası veren sonra idam cezası veren Nemrut Mustafa paşa divanı harbi örfi başkanlığına getirilir, suçsuzluğu ispatlanmış Ermenilere asla zulmü yapmadığı ispatlanmış hatta korumuş ....sükuneti telkin etmiş ...kaymakam Kemal bey ve arkadaşları Nusret bey idam edilir. İşte O gün güya Ermeni soykırımı(??????) ' adı altında tarihi vesika (???) oluşturmanın temelleri atılır. Bunların zulmleri bir türlü değil her türlüdür...
Katliam yapan suçluluk psikolojisine girmesi gerekirken, katliam yaptı diyen mi suçluluk psikolojisine girecekmiş....Vahdettin Sevr'i geçersiz kılmak için meclisi fesh edip sevri uygulanamaz hale getirdiğinde 21 aralık 1918 Meclisi feshetti....ittihat Ve terakkinin yönetiminin ağırlıkta olduğu yıllar....21 kasım 1918 (Kırımlı) Ahmet Tevfik paşa ikinci kez hükümeti kurdu ,başlangıçta Osmanlı hükümeti yanlıları ile oluşturduğu hükümeti daha sonra İngiliz yanlıları ile oluşturduğu hükümette yaptığı en büyük icraat Ermeni tehcirinde yargılanarak aklanan boğazlıyan kaymakamı....