Günümüzde insanoğlunun çok önemli bir derdi var. Herhangi bir şeyi sevme, sevdiği şeye bağlanma sorunları yaşıyoruz. Modern zamanlarda yaşadığımız bu büyük derdin adı; can sıkıntısı.
Yaşadığımız çağ insani özelliklerimizi törpülüyor. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememekten çok daha derin, çok daha anlamlı bir sorun yaşıyoruz. İnsan olmayı ve ne için yaşadığımızı anlamlandırma sorunlarımız var. Bir şeyler bulup oyalanmaya ve kendimizi meşgul etmeye çalışıyoruz ama bunda başarılı olamadığımız aşikar.
Çocukluğunda evlerinde elektrik bile bulunmayan zamane anne ve babaları, soba başlarında ısınıp, bu sobaları yakmak için pek çok zorlukla yakacak temin ederken; şimdi ki babalar evlerinde bir düğmeye basma rahatlığında evlerini ısıtabiliyor. Yaz mevsiminden kış hazırlıklarına başlanırken; şimdi endüstriyel üretimin ellerine bırakılmış yiyecek sektörü sayesinde(!) yaz mevsiminin yiyecek hazırlama dönemi sona ermiş bulunuyor.
Evlerimiz, geçmişteki bir mobilya mağazasından daha fazla eşyanın bulunduğu bir fuar alanına dönüştü. Bu fuar alanları, eşyaların birbiri ile uyumlarına göre tasarlandıkları için, insana dair özellikler bu alanlarda yer bulamaz oldu. İnsan ruhu kendine ait bir şeyler bulamadıkça yapay çözümlerle tatmin olmaya çalıştı.
İnsani ilişkilerimizde bağlılıklarımız azaldı. Artık birbirimize tahammül etmeye çalışıyoruz. Dünya bir çoğumuz için çekilmez bir hale geldi. Bu nedenle de,sevgimizi insanlara değil, sevgilerimizi ikame edebileceğimiz eşya ve oyuncaklara yöneliyoruz.
Modern dünya bizleri “paran varsa korkacak bir şey yok” mesajları arasında çağdaş oyuncaklarla ilişki kurmaya zorluyor. Parayla sahip olunabilecek çağdaş oyuncaklara verdiğimiz ilgilmizi bizi gerçekten sevebilecek insanlara veremiyoruz. Her gün yaklaşık 10-12 saatini yol ve mesai sarmalına harcayan babalar evlerine geldiklerinde hanımlarının ve çocuklarının nazlarını, isteklerini karşılayacağına ellerindeki akıllı(!) oyuncaklarının derinliklerinde kayboluyorlar. Bütün enerjilerini sömürmekte olan modern hayat, kölelerini en mahir şekilde hayatın içinden çekip alıyor.
Günümüz kadınlarının da kocalarından aşağı kalır yanı yok. “Ekonomik bağımsızlık” sloganları eşliğinde evlerinden sokağa ve çalışma hayatına çekilen kadınlar düştükleri tuzağı farkedemiyor. Kadının en önemli ayrıcalığı olan “annelik” vasfı modern zamanlarda ayaklar altında çiğneniyor. İş kadını, memur, çalışan ,tüketici vasfı modern çağda çok rahat alıcı buluyor.
Çocuklarımız ise anne ve babalarından bulamadıkları ilgi ve şefkatin bir yansıması olarak can sıkıntıları içinde kıvranıyor. Anne ve babaların ilgilenmek yerine ellerine tutuşturdukları oyuncaklar sayesinde can sıkıntılarına çare bulmaya çalışıyorlar ama buna ne çare?
Günümüz anne ve babalarının çocukluklarında; anne, baba, mahalle, arkadaş çevresinde canlarının sıkılması namümkün bir durumdu. Şimdi ise çocuklarımız, tıkıştırıldıkları apartman katlarında, anne babalarını yanlarında bulamadıkları gibi arkadaş ve kardeşe de hasret yaşıyorlar. Can sıkıntılarını aşmak için, modern çağın oyuncaklarından medet umuyorlar. Geçmişte ellerinde balon olan babaların çocukları, ellerinde telefonlarla geleceğe hazırlanıyorlar.
Anne ve babalarından ilgi ve sevgi görememiş günümüz çocukları; anne ve baba olduklarında torunlarımızın çekeceği sıkıntıları düşünebiliyor musunuz?