Batı faşizminin yeni sürümleri sahnede

Batı faşizminin yeni sürümleri sahnede
1.08.2018 17:39:11

Kanada'nın kökeni tartışmalı göçmenlerin milliyetlerini belirmek için DNA ve ticari soy ağacı sitelerinden faydalandığı bildirildi.

BBC'nin haberine göre, Kanada Sınır Hizmetleri Dairesi (CBSA), göçmenlerin milliyetlerinin tespitinde "diğer soruşturma yolları tıkandığında" DNA testinin kullanıldığını doğruladı.

Daire, bu tekniklerin ne sıklıkta kullanıldığı konusunda ise bilgi vermedi.

ZORUNLU UYGULAMAY ZORUNLU RIZA KILIFI

CBSA'nın Sözcüsü Jayden Robertson, bilgilerini DNA testi yapan sitelere vermeden önce göçmenlerin rızasının alındığını ifade etti.

Göçmen avukatlarından Subodh Bharati ise DNA örneklerinin ne derece gizlilikle toplandığı ve korunduğu konusunda endişeleri bulunduğunu söyledi.

Kanada hükümetinin aslen Nijeryalı olduğu kanıtlamaya çalıştığı Liberyalı bir göçmeni temsil eden Bharati, "CBSA gibi sınır hizmeti veren kuruluşların, Familytreedna.com ve Ancestry.com gibi sitelerden DNA sonuçları alabilmesinin kamu yararını ilgilendiren bir mesele olduğu kanısındayım. Açıkça mahremiyet kaygıları söz konusu." ifadesini kullandı.

Bharati'nin 1996'da Liberya'dan gelen mülteci statüsünde daimi oturum izni verilen müvekkili Franklin Godwin'in, bundan iki yıl sonra uyuşturucu satıcılığından 7 yıl hapse mahkum edildiği, daimi oturum izninin geri alındığı ve Liberya'ya sınır dışı edilmesine karar verildiği belirtildi.

Kanadalı göçmen yetkilileriyle 2003 yılında Liberya'ya giden, ancak sadece Washington'daki büyükelçiliğin yasal seyahat belgesi verebileceğini söyleyen Liberyalı yetkililer tarafından ülkeye alınmayan Godwin, Kanada'ya geri getirildi, 2005'de yeniden sınır dışı edilmeye çalışıldı.

Godwin'in davası 2017'de garip bir hal aldı. Kanada hükümetinin DNA testinin yanı sıra diğer ülkelerde gözden düşmüş İsveçli bir şirketin dil bilimi raporuna dayanarak Godwin'in Liberya değil Nijerya vatandaşı olduğunu savunduğu bildirildi.

BU DA İNGİLİZ VERSİYONU

Manchester'da nefret suçları artıyor

Washington'da yaşayan İmam Abdul Alim Musa Müslümanlar dahil azınlıklara yönelik nefret suçlarının hem Manchester hem de diğer İngiliz şehirlerinde son yıllarda artmasına sebep olarak aşırı sağı gösterdi.

Washington Masjid al-Islam Camisi'nin imamı olan Musa, Guardian'da yer alan bir habere atıfta bulunarak, Manchester bölgesinde değişik ırklardan, etnik kökenden ve dinlerden gelen insanlara yönelik nefret suçlarının artmasına yükselen aşırı sağcı grupların neden olduğunu ileri sürdü. Musa'ya göre aşırı sağcı gruplar azınlıkları avrupa kültürüne bir tehdit olarak algılıyor.

İMAM MUSA: MANCHESTER'A GELENLER BİR ZAMANLARIN İNGİLİZ SÖMÜRGESİDİR

İmam Musa konu hakkında, Manchester'ın Hindistan Pakistan kökenli Müslümanların sık yaşadığı bir şehir olarak bu manada hassas bir bölge olduğunu dile getirdi. Manchester'da yaşayan farklı kökenden insanlar, Hintliler, Pakistanlı, Bangladeşli ve diğer Asya ülkelerinden gelenler ve hatta Araplar, İngiltere'nin diğer şehirlerine oranla nefret suçu ve nefret davranışları tehdidini daha fazla hissetmektedir" dedi.

İmam Musa ayrıca bu azınlık grupların bir zamanlar İngiltere'nin sömürgeleştirdiği ülkelerden geldiklerini, aşırı sağcı grupların ise onların İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerine 70 yıldan fazla süredir gelişlerini Avrupa kültürünün istilası olarak gösterdiklerini belirtti. Musa, “Nefret suçları İngiltere'de Neo-Nazi gruplar tarafından geliştiriliyor. Bütün Avrupa'nın aşırı-sağcı düşünceden etkilendiğini görebilirsiniz” diye ekledi.

MANCHESTER'DA NEFRET SUÇLARI BEKLENMEDİK BOYUTLARDA

Son yayınlanan haberlere göre, nefret içerikli davranışlar Manchester bölgesinde beklenmedik boyutlara erişti. Bölgede yerleşik halkın üçte birinden fazlası dinleri, ırk ve etnik kökenleri nedeniyle nefret suçlarına maruz kaldıklarını ifade etti.

The Guardian tarafından önceki gün yayınlanan bir habere göre, bölgede yapılan bir araştırmaya katılan halkın yüzde 33'ü nefret suçunu deneyimlediklerini söylerken yüzde 16'sı ise bu türden deneyimleri “sıklıkla” yaşadıklarını beyan etti.

MANCHESTER BELEDİYE BAŞKANI ARAŞTIRMA YAPILMASINI İSTEDİ

Araştırma ise Manchester Büyükşehir Belediye Başkanı Andy Burnham'ın Manchester Arena bombalamasından sonra talebi üzerine gerçekleştirildi. Ancak araştırmada Müslümanlara yönelik nefret suçlarının ve nefret içerikli davranışların sayısı belirtilmemişti.

Aslında, Mayıs 2017'de konser salonuna gerçekleştirilen ve 23 kişinin ölümüne neden olan saldırı İngiltere ve Manchester'da İslamafobik kampanyanın yoğunlaşmasına ve Müslümanlara yönelik daha fazla nefret suçunun işlenmesine hizmet etti.

BU İSE ABD SÜRÜMÜ

ABD göçmen çocuklara ağır ilaçlar veriyor

Shiloh adlı gözaltı merkezinde göçmen çocuklara Parkinson ve depresyon hastalarının tedavisinde kullanılan reçetesiz psikotropik ilaçlar verildiği ortaya çıktı.

Amerika Los Angeles Bölge Mahkemesi Yargıcı Dolly Gee, Teksas'taki toplama merkezinde yanında yetişkin bir velisi bulunmayan ve zorla ailelerinden ayrılan göçmen çocuklara ailelerinin rızası olmadan psikotropik ilaçlar verilmesinin durdurulmasına hükmetti.

PARKİNSON HASTASINA VERİLEN İLACI ÇOCUKLARA VERDİLER

Konu hakkında açıklama yapan, hükümetin aile ayrımı politikasına karşı çıkan grupların koalisyonu adına Jess Morales Rocketto, “Federal bir yargıç zaten bildiğimiz şeyi doğruladı. Çocuklar hükümetin gözaltı merkezlerinde kötü muameleye, zalim ve insanlık dışı koşulllara maruz kalıyorlar” dedi.

Common Dreams adlı grubun geçtiğimiz ay bildirdiği bir habere göre, mahkeme tarafından açılan davanın konusu kar amacı gütmeyen Shiloh Islah Merkezi. “Houston yakınlarında bulunan merkezde çocuklar Parkinson ve depresyon hastalarının tedavisinde kullanılan Clonazepam, Divalproex, Benztropine ve Duloxetine gibi hapları kullanmaya zorlanıyor. Bu haplar ise onlarda baş dönmesi, uyuşukluk, acziyet belirtilerine yol açıyor.”

O MERKEZİN KAPATILMASI İSTENMİŞTİ

Shiloh adlı gözaltı merkezi daha önce de istismar, fiziksel şiddet gibi pek çok haberlerle gündeme geldiği için bu merkezin kapatılması istenmişti.

ÇOCUKLAR MAHKEME KARARINA RAĞMEN AİLELERİNDEN HALA AYRI

Geçtiğimiz Pazar günü itibarıyla 700'den fazla göçmen çocuk sığınmacı göçmen ailelerinden ayrı kalmaya devam ediyor. Bu durum ise Trump yönetimini aileleri birleştirmek için gün vererek mecbur kılan mahkeme kararına rağmen devam ediyor. (Timeturk Çeviri)

 

 

YORUM YAP