Ermenistan - Azerbaycan arasında 1 Nisan gecesi başlayan çatışma batıyı endişelendirdi. Tedirgin olanlar arasında AB ve Rusya'nın yanı sıra İran da bulunuyor. Bu yüzden hep bir ağızdan çatışmanın durmasını istiyorlar hatta emrediyorlar.
Yirmi beş yıl önce bağımsızlığını yeni ilan eden Azerbaycan'ın güçsüzlüğünden istifade eden Ermeniler, Rusya'nın da yardımı ile 1992'de ‘Dağlık Karabağ Savaşı'nda Hocalı'da katliama girişmiş, soykırım yapmıştı.
Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başlarının kesildiği, hamile kadınların karınlarının deşildiği ve çocuklara tecavüz edildiği tespit edilmişti.
Hâlen Ermenistan Cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan o gün Karbağ'da Ermeni güçlerinin kumandanıydı ve işlediği cinayetleri İngiliz yazarı Thomas De Waal'a şöyle itiraf etmişti:
“Hocalıdan önce, Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı, Ermenilerin sivil halka karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Hocalı'da yaptıklarımızla bunu kırmakla kalmadık, aynı zamanda neler yapabileceğimizi gösterdik ve yaptıklarımız Azerilerin içine korku saldı. Bakü'den ve Sumgayıt'tan bile kaçanlar oldu…”
Siyasî süreci 1988'de başlayan ve savaşa dönüşen süreç 16 Mayıs 1994'de ateşkesle neticelendi. Kör topal yürüyen süreçle bugünlere gelindi.
Azerbaycan savaşı neden kaybetti?
Ermenistan'da Azerbaycan'ın da yeni bağımsız olmalarına rağmen, SSCB'nin silahları Ermenilerin elinde, Rus Kuvvetleri de yardımlarına koşmuştu. Özellikle de SSCB'nin 366 sayılı motorlu alayının Ermenistan'ı desteklemesi sayesinde, Azerbaycan'a yenilmesi kaçınılmazdı.
Ermenilerin ardında sadece Rusya değil, aynı zamanda Yunanistan ve İran ile batı devleri vardı. Güçlü bir Azerbaycan İran'ı hep endişelendiriyordu ve hâlende öyle. Dönemin Türkiye yönetimi Azerbaycan'ı desteklese de Demirel'in korkak ve ikiyüzlü davranışları nedeniyle Azerbaycan gerçekte yapayalnızdı.
Yeni bir savaş kaçınılmaz
Geçtiğimiz Aralıkta Bakü'de idim ve orada yaşayan Türkiyeli kişilerle ve Azerbaycan Türkleri ile görüşmelerim oldu. Yakın tarihte bir savaş beklediklerini hemen hepsi söylemişlerdi. Ateşkesin üstünden 20 yıldan fazla bir zaman geçmişti. Her ne kadar Azerbaycan son günlerde iki kez devalüasyona gitse de ekonomik ve askerî açıdan ciddi bir ilerleme sağlamış, Ermenistan ise yerinde sayıyordu.
Daha da önemlisi Azerbaycan'ın ardında artık güçlü ve kararlı bir Türkiye var. Öte yandan Azerbaycan'ının askerî kanadında SSCB'den kalma ve bir bölümü de KGK ajanı olan kuvvet komutanları ve subayların yerini bir ölçüde yeni nesil almış durumda.
Dağlık Karabağ'ın işgal altında olması ve hâlâ yüzbinlerce göçmenin zor şartlarda yaşaması başka bir güç. Zira kin katmerlenerek artmış. Ermeni tarafında ise durum bu kadar iç açı değil.
Ateşkese rağmen sınırda yirmi yıldır küçük çaplı çatışmalar hep ola gelmiş. Azerbaycan tarafı sivillere ateş açılmaması talimatını verirken Ermeniler sınırdan asker sivil demeden katliamlarını sürdürmüş. Azerbaycan'ın ‘sivilleri öldürmeyin' talimatından yararlanan Ermeniler, sınıra yakın bölgelere sivil görünümlü askerler yerleştirip sürekli taciz etmişler.
Ancak denge geçtiğimiz yıl değişmiş. Kararlı, cesur ve kişilikli olarak tanımlanan yeni Genelkurmay Başkanı, sınırda uçan kuşa ateş emri verince Ermeniler korkudan bir süredir 5 km kadar içe çekilmişler. Son çatışmanın sonrasındaki netice bu bilgileri doğruluyor.
Ermeniler'de zayiat çok büyük
12 Azerbaycan askerine karşılık 100'den fazla Ermeni asker ölmüş. Azerbaycan bir tank bir helikopter zayiatı verirken, Ermeniler 6 tank ve 15 topçu bataryası kaybetti. Bununla da kalmadı Azerbaycan topraklarının bir bölümü geri aldı.
Bu bize dirayetli yöneticilerin neler yapabileceğini bir kez daha gösterdi. Şayet lideriniz Demirel, Kılıçdaroğlu gibi tipler ise kaybetmeye ve yerinde saymaya, ona buna el avuç açmaya, çakalların sözünü dinlemeye mecbur kalırsınız.
Erdoğan gibi kişilikli bir lider 13 yılda Türkiye'yi düşmanların çekindiği, daha çok şeytanlığın planladığı bir ülkeye dönüştürmüş ise Azerbaycan'daki yeni ordu kadrosu ve Genelkurmay Başkanı da askerî açıdan benzerini yapacaktır İnşaallah! Darısı İlham Aliyev'in başına…
Azerbaycan'ın önünde tek bir yol var oda topraklarını geri almak. Gördüğünüz gibi azıcık bir hamle bile Azerbaycan'da bayram havasına neden oldu. Bakü'de bayram yaşanırken Moskova, Paris, Londra, Tahran gibi başkentlerde ise sinirler gergin, endişeler arttı. Onları tedirgin eden şey, hâmiliğini yaptıkları Ermenistan'ın hezimeti…
21 yıldır kılını kıpırdatmadı ama şimdi barış havarisi
21 yıldır barışı için kılını kıpırdatmayan MİNSK üçlüsünü de bir telaş aldı gidiyor. Neymiş derhal ateş kesilmeliymiş ve herkes ateşkese uymalıymış. Utanmasalar Azerbaycan'a ‘Geri aldığın toprakları da ver' diyecekler. Yaratılışlarından bulunmadığını bildiğimiz soysuzluk, içine düştükleri şeytanî kültür nedeniyle bunların DNA'sına bulaşmış.
Ama ye'se gerek yok. Moskova, Paris, Londra, Tahran, Washington, Atina yönetimleri orasını burasını yırtsa, kafayı da yese Dağlık Karabağ'ın özgürlüğüne kavuşmasına sayılı günler kaldı.
Azerbaycan kazanacak çünkü haklı. Allah (c.c.) güçlüden değil, her zaman haklıdan yana. Keşke Azerbaycanlı yönetim Lenin ve Stalin'in içlerine ektiği kötü vesveseden âcilen kurtulabilse. Aliyev, KGK Ajanı babasını yolundan daha hızlı çıkıp İslâm düşmanı kadroları tasfiye ederek, yönetimine milli damarı getirse, İslâm'la olan mesafeyi azaltsa ve Allah'la olan bağını güçlendirse. İşte o zaman kim tutar neft deryası can Azerbaycan'ı!
Kimi aksini iddia etse de seyahatimde gördüğüm şey ümit ışığının çok büyüklüğü. En büyük ihtiyaç zaman ilacı ve samimi gayret. SSCB ve KGB Baronları bir bir toprak oldukça Azerbaycan İslâm'a daha hızlı koşacak. Kimse endişe etmesin Dağlık Karabağ'da da, Nahcivan'da da Bakü'de de zafer İslâm'ın olacak.
gelecekte karabag azerbaycana geri gelecek
bu saçmalamayı açıkoturumda akpartili bir milletvekiline karşı kullandı adam aynen benim söylediğim gibi bir cümle kurmak zorunda kaldı. arthur şopenhaurun eristik diyalektik kitabında bu gibi durumlar var. ben fazla incelemedim ama var. özelikle aristonun topikler 2 kitabından örnek veriliyor.
bu saçmalamayı açıkoturumda akpartili bir milletvekiline karşı kullandı adam aynen benim söylediğim gibi bir cümle kurmak zorunda kaldı. arthur şopenhaurun eristik diyalektik kitabında bu gibi durumlar var. ben fazla incelemedim ama var. özelikle aristonun topikler 2 kitabından örnek veriliyor.
yazılanlar güzel ama benim şu başlık hiç hoşuma gitmedi. başlıkta bir ikilik durumu var. azarbaycan kazanımları demek daha mantıklı bence. bu durumda insan illaki bir kazanıma odaklanmış olur. bazen insan her şeyi kazanmışken konuşma hatası yüzünden eksi duruma gelebilir. bir örnek veriyim mesela sen oraya gitmemiş değil miydin ? cümle ile soru şekli olumsuz olduğundan kişi şöyle bir cevap vermeye zorlanıyor evet gitmemiştim. bu gibi zımbırtıları özellikle istanbul barosu başkanı çok kullanıyor.