İsmail Saymaz, 15 Temmuz'dan sonra kendini ekranlarda feda eden bir gazeteci. İsmail'i hep İngilizci eski askerlerle arzı endam ederken, ya da kendini yırtarken tanıdı Türkiye.
Birden bir “yıldız” parladı. Bu yıldızın bilmediği, anlamadığı, saymadığı konu yoktu. Ne de olsa gazeteciydi. O bilmediğini de bilirdi. Bilmese de bildirirlerdi.
Sen uzatılan her mikrofona konuşurken, biri perde arkasından üflerdi nasılsa.
Yıllardır yazarız Hürriyet'in kirli manşetlerini, karanlık elemanlarını.
AYDIN DOĞAN ANLATIYOR
Aydın Doğan'a ait olduğu söylenen, İnternet'e düşen ve personele yaptığı konuşma kaydında Aydın Bey de söylüyor bunları ve diyor ki:
“Dünyanın haksız vergisiyle karşı karşıya kaldım. Bu sizlerin yaptığı şeyler yüzünden. Ben neyi anlatmaya çalışıyorum. 1940'lardan bu yana bu mesleğe girip de batmayan gazete sahibi kalmamış. Habip Edip Törehan'dan başlayın… Dinç Bilgin, Asil Nadir'e kadar binlerce insan. Babıali bir servet mezarlığı… Erol Simavi batmıştı, bıraktı kaçtı. Karacan batmıştı kaçtı. Kemal Ilıcak battı…
Yayın ilkelerimiz zaman zaman deliniyor. Özellikle yazarlarıma söylemek istiyorum. Kimseyi eleştirmeyin, eleştiri yapmayın demiyoruz. İktidarın aleyhinde yazmayın demiyoruz. Ama kardeşim her gün takıntı yapıp kampanya yapıp, nefret dilini kullanarak her gün bir şey yazmak kolaycılığa kaçmaktır. Sizler gazeteciliği yalnızca siyaset olarak anlıyorsunuz.
Bir şey daha öğrenmişsiniz, “canım iyi gazetecilik yapamıyoruz, çünkü baskı var üstümüzde, patron tarafından baskı var üstümüzde” bu kolaycılıktır. Ya da “abi bir haber buldum 8 sütunluktu ama patron korktu koydurmadı, ne yapayım böyle gazetecilik olur mu” diyorsunuz. Kimden buldun haberi? “Agop efendi söyledi” veya “Abuzittin söyledi.”
Böyle kolaycılığa kaçılmaz ki. Gazetecilik yalnızca siyaseti eleştirerek yapılmaz ki. Hayatın bütün dallarında daha çok okunacak gazete çıkarırsınız. Ama o çalışmak ister, gayret ister. Öbürü (yani sizin yaptığınız) kolayca, kurgu gibi… Ben sizin arkanızda durdum, siz de benim arkamda durun. Ben her gün sizin belanızı mı çekeceğim. ‘Ben kahraman olayım' diye her gün senin cemaatin, senin etrafın “abi bugün çok iyi çaktın” demesi için bunu yapmayın.
Bu kurumumu yıpratıyor. Kurumun güvenilirliğini azaltıyor. “Bağımsızız, tarafsızız” diyoruz. Ama her gün aynı şeyleri söylüyoruz. Biraz da doğruya doğru, eğriye eğri dememiz lazım. Ama her gün çakarak doğruya doğru, eğriye eğri denmez ki. Çakın da bir günde doğru yapın da doğruya doğru deyin. Eskiden çalışanlar benden şikâyetçiydi, şimdi ben çalışanlardan şikâyetçiyim. Bırakın kardeşim siyasete kilitlenmeyi…”
Aydın bey başta Hürriyet olmak üzere Doğan medyanın nasıl gazetecilik yaptığını ne güzel izah etmemiş mi?
Bunun en güzel örneği, Bylock'çıları kurtarmak için birilerinin İsmail Saymaz ve gazetenin dümenindeki Sedat Ergin'in Hürriyet'i kullanması gibi.
Her gün baltayı taşa vuran, Aydın Doğan'ın itibarı ve serveti ile oynayan Sedat Ergin, haklarındaki adli takibat ve patrondan yediği tırpan yüzünden çıkış arıyor. Bunun için önceki gün namluya Deniz Zeyrek'i, dün de Murat Yetkin'i sürdü. Ama ne yapsa nafile. Bu Sedat'ı koltuğundan edebilir.
Bir şeyi düzeltme telaşına girişirken bile “Çanakkale geçildi” diyecek kadar adice başlık atmaya devam ediyor. Buna da “gazetecilik” diyorlar.
Biz ilk gün, “Hürriyet'ten yüzde 10'luk FETÖ'cüleri kurtarma oyunu” başlığıyla verdik gelişmeyi. İşin aslı tam da buydu. Yapılan habercilik değil, aksine FETÖ'ye alet olmak ve aklamaya kalkmaktı.
ABD'nin küresel emperyalizmine yandaş devşirme kurumlarından biri olan Eisenhower Vakfı'nın Türkiye mümessili Murat Yetkin'e “Hürriyet, ByLock gerçeğini yazdı. FETÖ kara propagandaya başladı” dedirterek ve geçmiş tarihli demode haberleri kaynak göstererek bu işten kimse sıyrılamaz.
En çok merak edilen şeylerden biri, Aydın Beyin acar muhabiri İsmail'in sırtındaki deri mont ile kendini David Keynes diye tanıtan FETÖ'cü Aslan Demir'in sırtındaki deri mont neden aynıydı? İsmail, Yahudi FETÖ'cü Aslan David'e bu monttan hediye mi aldı, yoksa FETÖ'cüler mi İsmail'e?
Kendini David olarak tanıtan kişi medyadan pek çok kişiye aynı haberi gönderdiği halde, neden başkası değil de, Hürriyet balıklama daldı bu işe?
Aydın Doğan, Eisenhowercular ve başka karanlık mahfillerin karıştığı tiplerle çalışmaya devam ederse bu dünyada ve öbür dünyada başına gelecekleri bilir mi? Bilir.
AYDIN DOĞAN MI DİNDAR GÜLEN Mİ?
FETÖ'den tutuklu Alaaddin Kaya, FETÖ'cü Halit Esendir'in kitabında şöyle diyor: Gülen'le birlikte gazete sahiplerini ziyarete gittik. Sabah'ta Dinç Bilgin, Hürriyet'te Aydın Doğan'ı ziyaret ettik. Aydın Doğan, “Ben siz kapıdan girinceye kadar kendimi dindar gibi hissetmiyordum. Hatta dinsiz gibi yaşadığımı sanıyordum. Sizi görünce dindar olduğumu anladım. Neden bugüne kadar bu güzellikleri bize göstermediniz. Bu kadar geç kaldınız” dedi. (s. 308,309.)
Aydın bey, Gülen geç kalmış olabilir ama bari siz geç kalmayın!
Aslına bakarsanız Aydın Doğan güzel izah etmiş etmesine de, insan kurumunu bu kadar sahipsiz bırakır mı?
Mesela kızı ABD'ye kadar gidip İslamofobi toplantısı düzenliyor. 15 Temmuz'dan, FETÖ'den tek kelimelik bile olsa söz edilmiyor. Konuşmaya gidenlerin seçimi oldukça enteresan.
MI6'in önceki dönem başkanı ile birlikte çalışan Vali Nasr. Modernist S. Hüseyyin Nasr'ın oğlu olurlar zatı alileri…
FETÖ'nün Abantı'nın demirbaşı ve Moon örgütünün toplantılarına katılmakla tanınan Prof Dr Mehmet Aydın…
Oxford Üniversitesi'nden, İngiliz dinler tarihçisi, Katolik rahibe, şarkiyatçı (oryantalist) Karen Armstrong.
|
ABD'ye İslamofobi'yi anlatmak için Aydın Doğan'ın kızı Vuslat Doğan Sabancı bula bula Hz İsa'ya inen vahyi tarif eden, bugünkü sapkın Hıristiyanlığın mucidi Yahudi Aziz Pavlus namlı St. Paul'un belgeselini çeken bu İngiliz şarkiyatçıyı bulmuş…
Eeee işin içine İngiliz girmeden olmaz elbette.
Bir de MI6'in 1 Kasım 2009 - 1 Kasım 2014 döneminde başkanlığını Sir Robert John Sawers ile birlikte yürüten bir İranlı. Anlayacağınız takım tamam.
O cephede işler böyle yürüyor demek ki. Ne desek nafile!
İşler bununla kalsa iyi. Başka kurumlarda çalışan arkadaşlar arıyor. Abi bize “Ali Sabancı ve Vuslat Doğan Sabancı hakkında haber girmeyin” talimatı verildi.
Anlaşılan işler sanıldığından da karışık.
Hande Fırat'ın ipten aldığı Doğan Grubu, bunu fırsata çevirmeyi bile beceremedi. Fırsata geçirmek bir yana genetik kodlarına, şuur altlarına çok hızlı döndü.
İlişkide oldukları odakların, kendilerini namluya sürmesine izin vermeyi sürdürdü.
Aydın bey bu konuşmanın birkaç numara üstünü ailesine de söylemesini, mümkünse onu da kendisinin yayınlamasını bekliyoruz.
Vakti varsa kendisine bir de Baba1-Baba-2 gibi filmleri sakin kafayla izlemesini öneriyoruz. Özellikle Baba-2'yi izlerken ailesinden başlamak üzere en yakınındakileri güzden geçirmesinde yarar var.
Bizden söylemesi, aksi halde sadece Hürriyet'ini değil, hürriyetini de kaybedebilir.