Muhammed Dahlan, FETÖ lideri Gülen'in kardeşi. İkisi de kendi ülkelerinin, hem de Müslümanların başının belası.
Gülen, Vatikan tarafından “gölge kardinal” olarak yetiştirilirken, Dahlan ise MOSSAD ve İngiliz Cambridge tarafından eğitilmiş bir hain. İsrail'in kendisi hakkında yürüttüğü politikalar, onu “kahraman” yapmaya dönük senaryonun bir parçasıydı.
Yaser Arafat'ın yanına yerleştirilen çakal Dahlan, Filistin istihbaratının başına getirilir. Ardından Şeyh Ahmet Yasin, Abdülaziz Rantisi gibi liderlerin suikastında İsrail'e koordinat veren Dahlan, Yaser Arafat'ı zehirleyerek ortadan kaldırır.
Kısacası FETÖ ile aynı karanlık odaklara hizmet eden bir münafık casus. Son günlerde Gülen ile Dahlan'ın Türkiye'ye yönelik haberleri gelmeye başladı ve önceki gün Dahlan'ın 15 Temmuz işgal girişiminde FETÖ'ye yardım ettiği haberleri çıktı.
İNGİLİZ'DEN YENİ FİTNE
Haberin kaynağı İngiliz gazeteci David Hearst.
Haberin amacı ise 15 Temmuz nedeniyle batıya yönelen eleştirileri Arap Dünyası'na yöneltip, hedef saptırmak. Müslümanlar arasında fitne çıkarmak. Körfez ülkeleri ve Filistin'le Türkiye'nin arasını açmak. Mısır'la olabilecek muhtemel iletişimi engellemek.
Dikkat edilirse 15 Temmuz'un başarısız olması üzerine, Afganistan'daki Türk Görev Gücü Komutanı Tümgeneral Cahit Bakır ile Kabil Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanı Tuğgeneral Şener Topuç, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)'ne kaçmıştı. 25 Temmuz'da Dubai'de yakalanan FETÖ'cü iki hain, BAE'nce hemen Türkiye'ye teslim edildi.
Oysa Yunanistan'a kaçan 8 hain, Başbakan Çipras'ın söz vermesine rağmen iade edilmedi. ABD, iadeleri için henüz Yunanistan'a izin vermedi. Amerika isteklerini Türkiye'ye yaptıramazsa, muhtemelen sığınma hakkı verilerek iadede edilmeyecek. Neyse konumuz bu değil. Sadece iki ülkenin tavrını hatırlatmak.
DAHLAN KİM Kİ, TÜRKİYE'DE DARBE YAPABİLSİN?
Dahlan meselesine dönersek…
HAMAS'tan nefret eden Dahlan, mevcut başkan Mahmud Abbas'ı devirmeye çalışsa da başarısız olduğu biliniyor. Eski ve mevcut Arap diktatörlerince finanse ediliyor ve BAE, Kahire ve Sırbistan'da ofisleri bulunuyor. Emrinde külliyatlı bir para, çok sayıda gazeteci ve medya organı var. Türkiye başta olmak üzere, Müslümanlar aleyhine dezenformasyon yapmak için çalışıyor. Sık sık ABD'ye, İngiltere'ye, Bürüksel'e ve Mısır'a gidiyor, NATO'da konuşmalar yaptırılıyor, silah ticareti yapıyor, Tunus'tan, Libya'dan, Yemen'den, Mısır'dan kaçırılan paraları yönetiyor.
Dahlan'ın en büyük düşmanı ise bütün kâfir ve münafıklarda olduğu üzere, Recep Tayyip Erdoğan. Bu nedenle onun düşmanı herkesle ittifak halinde. Dolayısıyla da FETÖ'nün müttefiki.
Buraya kadar her şey normal. Ama işte tuzak tam da bundan sonra başlıyor.
15 Temmuz Türkiye'yi işgal hareketinin tek başına FETÖ işi olmadığı, zaten FETÖ denilen örgütün Vatikan'daki Cizvit kanadı ile CIA tarafından kurgulanmış bir yapı olduğu, klasik terör örgütleri gibi çalışmakla birlikte, daha derinden gelen, hedefleri uzun zaman dilimine yayılmış bir tenya yapılanması olduğu bilinen bir gerçekti ve herkesin suspus olduğu zamanlarda biz bunu onlarca kez yazdık.
15 Temmuz'un CIA, Pentagon yani ABD ile NATO ayağının ayan beyan ortaya çıktığı, ABD'nin kuklası Gülen'i vermemekte direndiği, bu nedenle de iki ülke arasında yüksek gerilim olduğu bu günlerde, bir İngiliz gazeteci çıkıp bildiğimiz hikâyeyi servis ediyor.
Bizim medyada mal bulmuş mağribi gibi sorgulamadan atlıyor habere. Önümüzdeki günlerde Gülen'in, Dahlan'la görüşmek için 15 Temmuz' öncesinde BAE'ne gittiği yönünde Arap ve İngiliz kaynaklı haberler çıkarsa hiç şaşmayın ve bu tür dezenformasyon amaçlı haberlere asla itibar etmeyin.
Dahlan'ın alçak bir şerefsiz olduğunu tekrar yazmanın bir manası yok. Bunu bilmeyen, zaten İslam Coğrafyası hakkında hiçbir şey bilmiyor demektir.
Ancak her pisliği bilinen çakal Dahlan kim ki, Türkiye'de darbe yapabilsin? Bu Türkiye'ye hakarettir. Hele ki bir haberin arkasında İngiliz varsa, o zaman bin kere ‘Eüzü Besmele' çekmek gerekir.
ŞEYTAN BİLE İNGİLİZ'DEN ALLAH'A SIĞINIR
Şeytan bir kere tehlikeli ise İngiliz onun bin katı. Şeytan Allah'a tapar, İngiliz şeytana. Muhtemelen şeytan bile her sabah İngiliz'in şerrinden Allah'a sığınıyordur. İngiliz'in güç propagandasını falan yapmak için yazmıyorum bu cümleleri, sadece gelen haberlerin ne kadar şeytanca olduğuna dikkat çekmek için.
BAE'lerinin İngiliz işgalinde olduğunu çoluk çocuk bile bilir. Dahlan'ı koruduklarını, Sisi manyağını beslediklerini de. Bunlar İngiliz, ABD ve İsrail'in güdümündeki ebleh sürüleri olmalarına rağmen, sonuçta bizim coğrafyamızda ve oralar da bizim.
Ayrıca orada bir de Türkiye'nin yeni müttefiki Suudi Arabistan var. Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan'a rağmen pek bir şey yapamaz.
KENDİ KALEMİZE GOL ATMAYIN BE DOSTLAR
Bu nottan da sonra bizim medyada, bizim camianın gazete ve sitelerinde yer alan “Darbe girişiminde BAE parmağı” başlıklı haberlerinin de kendi kalemize attığımız gol olduğunu söylemek zorundayız.
“15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ'ye destek sağlayan uluslararası şebekeler bir bir gün yüzüne çıkıyor” diye devam eden haberi gelin birlikte analiz edelim.
Bu haberin kaynağı şimdilerde Middle East Eye'i yöneten ve Guardian'ın eski editörü İngiliz gazeteci David Hearst.
Karar gazetesinde 24 Temmuz'da Deniz Baran imzasıyla David Hearst'le yapılmış bir mülakat çıktı. Habere başlık olarak “Batı, Türkiye'deki darbe girişimine karşı dürüst değil” ifadeleri tercih edilmiş.
Mülakatı okunuzda klasik batı yaklaşımını görüyorsunuz. Hearst de önce hoşumuza gidecek övgüler düzdükten sonra, cümlelerinin arasını mayınlıyor. O da, bizim cenahta yanlış tanınan Robert Fisk ve Noam Chomsky gibi kurnaz vurucu bir tip.
Karar'daki mülakatında yer alan metin, Hearst'in söylediklerinin tümü mü, yoksa bir kesit mi bilmiyoruz. Ancak batının Türkiye, Erdoğan ve 15 Temmuz'a yönelik tavrı hakkında son derece doğru ve çarpıcı eleştiriler yöneltiyor. Sonra da araları kurnazca dolduruyor.
“15 Temmuz'un ardında ABD'nin olduğuna dair yeterli delil yok, Gülen'in bu darbenin arkasında olduğunu ispatlamak kolay olacak” diyor.
Şimdi dikakt! Aynı kişinin 5 gün sonra yazdığı yazıya göre, 15 Temmuz'un arkasında Dahlan var ve bu da kesin. Yerseniz.
“Bu kadar hâkim görevden alındıktan sonra, Gülen'i iade ederlerse adil yargılanmasının şüpheli olacağını” ileri sürüyor. “İçerideki basın ve medya dünyasında da çok sıkıntı var. Her şeyden önce gazetecilerin gazetecilik yapmasına izin verilmeli. Basına dair hakların geliştirilmesi lazım” diyor.
“Batı da nihayetinde istikrarlı bir Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor.” Yani diyor ki, batı 15 Temmuz'un arkasında niye dursun, BAE ve Dahlan dururken.
David Hearst'in 29 Temmuz'da BAE'leri ile ilgili yazısını önce okumak şartı ile zikrolunan mülakatını okumakta yarar var. Çünkü bir yandan da, batının karaktersizliğini çok veciz anlatıyor.
ABD/FETÖ başarılı olsaydı ve Erdoğan gitseydi, BAE'leri yönetimi memnun olur muydu? Ondan ne şüphe? Elbette olurdu. Bu işin başka bir yönü. Ancak 15 Temmuz gecesi Dubai'den yayın yapan Sky News Arapça ve Al Arabiya'nın şerefsizce tavrı üzerinden, Körfez ve Arap dünyası ile ilişkilerimizi bozmaya dönük bildik numaraların tekrarlanması ve bunun muhafazakâr Türk medyasında saçma sapan bir şekilde sunulması Türkiye'ye değil, batıya hizmet eder.
Tahmin ettiğiniz gibi kurnaz İngiliz Hearst, yazısında gölge CIA olarak tanınan ve CIA'in “düşünce” kuruluşu Stratfor'un o gece Türkiye saatiyle 21'den itibaren canlı yayına geçmesi, Erdoğan'ın uçak rotalarını grafiklerle an be an yayınlamasına hiç temas etmiyor. Aramızı bozmak varken, batıya hizmet etmeyen şeylere niye temas etsin ki?
La ğalibe illallah!