Malum, ABD'de 8 Kasım'da yapılacak başkanlık seçimlerinin tantanası bir yıl önceden başla/r/dı. Medyada çıkan haberlere bakınca, ABD'de sadece iki parti varmış sanırız. Oysa her dönem başkanlık yarışına ondan fazla parti katılır ama kimse diğerlerinden söz etmez.
Çünkü her şey ‘Demokratlar' ve ‘Cumhuriyetçiler' diye kurgulanan tahterevalli üzerinden yürüyor. Bu iki parti dışında biri ağzıyla kuş tutsa başkan olamaz. Sadece bununla kalsa iyi, Amerikan seçmeninin tamamı ‘x' kişisine oy verse de, o kişi derin Amerika'nın vizesini almadan ‘başkan' seçilemez.
Aslına bakarsanız, Amerika'daki başkanlık seçimleri dünyanın en rezil demorgrasi örneğidir. Kimlerin başkan olabileceği, aylar değil yıllar öncesinden belli. Dünyanın siyasi şartları daha da önemlisi Amerikan Devleti'nin o anki âli menfaatleri bu kişilerden kimin başkan olmasını gerektirirse o tayin edilir, göstermelik bir seçimle de meşruiyet sağlanır.
MİLLİ BAŞKANDAN ÜRKÜP SİSTEM DEĞİŞTİRDİLER
Çünkü Amerika'nın 32'nci ve en uzun süre görev yapan başkanı Franklin Delano Roosevelt (FDR) (1882-1945)'in halktan gördüğü ilgi ve sadece o dört kez seçilmeyi başarır. FDR'nin Siyonizm'e karşı direnci karanlık yapıları ürkütür. Derin ABD, bir daha -Amerika açısından- “milli” bir başkan gelmemesi için, ondan sonra ikiden fazla aday olmayı engeller.
Roosevelt, 1921'de yakalandığı felç yüzünden yürüme kabiliyetini kaybetmesine rağmen 1932'de başkan seçilir. Öldürüldüğü 1945'e kadar başkan olarak kalır. İktidara geldiğinde ABD, tarihinin en büyük ekonomik buhranını yaşamaktadır. Yürüttüğü milli hamlelerle, ülkeyi ayağa kaldırır. Olumlu işleri, onun “günah” defterine kaydedilir.
Türkiye'de başkalık sistemine itiraz edenlerin yegâne derdi de bu tür tecrübeler. Türkiye başkanlık sistemine geçerse halk bir daha CHP ve uzantısı zihniyetleri iktidara getirmez korkusu.
Aslında ABD'nin gayri millileşen durumunu anlamak için çok geriye gitmeden oğul Bush dönemlerine bakmak yeterli. İslam'ı ve Müslümanları düşman ilan etmek için kurgulanan 11 Eylül rezaleti sonrasında Amerika'nın, Afganistan ve Irak işgalinde işlediği cinayetler yüzünden, Müslüman toplumlar başta olmak üzere Amerika'nın bütün dünyada dibe vuran itibarının yeniden kazanılması, çöküş evresine giren ABD'ye suni teneffüs için ‘Obama' adlı bir maskarayı sahneye sürdüler.
İNSAN DERİSİ GİYDİRİLMİŞ KAN EMİCİ
Adı Hüseyin, sözde eski Müslüman, baba Afrikalı dolayısıyla Amerikalı bir siyahî, iyi eğitilmiş ve fiziği düzgün bir golf ustası, kılıktan kılığa girmeyi becerecek kadar kabiliyetli bir tiyatrocu… Müslümanları, Asyalıları, Afrikalıları ve dahi Amerikalıları aldatmak için ondan daha etkilisi bulunamazdı.
Tam istedikleri gibi çıktı. İlk dönem Kahire ve İstanbul konuşmaları, hakkında üretilen masallarla, birden mazlum dünyanın “kurtarıcı”sı ilan edildi. Çoğumuz da bir güzel yedik.
Onun bir yalancı, sefil bir maskara, vicdanı olmayan bir köle, Bush'tan daha tehlikeli bir kan emici olduğunu herkes maalesef yeni gördü.
O artık gidici ama yerine gelecek olan onu aratır mı zaman gösterecek. Zira Amerika'da birkaç istisna hariç her gelen gideni aratmış.
Kabul edelim ki, Bush içi dışı bir hayduttu. Ne yapabileceğini devletler de, halklar da tahmin ederdi. Onun bir buldozer olduğunu bilmeyen yoktu. Ama insan derisi giydirilmiş bir kan emici Obama hepimize insanî değerler üzerinden daha büyük bir yıkımlar yaptı.
BAŞKAN HILARY AMA KEŞKE TRUMP OLSA
8 Kasım'da Amerika'da oynanacak seçim tiyatrosunda, Obama'dan hiçbir farkı olmayan eski başkan Clinton'un şahin eşi Hillary ile emlak kralı -yeni Bush-Trump sahne alacak.
Trump'ın başkanı olması ehveni şer. Çünkü adam açık sözlü. ‘Müslümanları görmek istemiyorum, göçmenleri buradan süreceğim' diye açıkça söylüyor. Adamın içi dışı bir, hiç olmazsa son derece “dürüst” ve ona karşı herkes gardını / önlemini alabilir. Aynını Obama kılıklılar yani Hillary için söyleyebilir miyiz?
Herkes Hillary'nin başkan olarak tayin edildiğini gördü ve yatırımlarını ona göre yapıyor. Ee dünyanın demorgrat ülkesinin bir eksiği kalmıştı, o da ‘kadın başkan!' Şimdi sıra, Amerika dağılmadan bu eksiği de gidermede.
FETÖ'DEN HILARY'E MİLYON DOLARLAR
Amerika'da başkan adayları kampanyalarda yüz milyonlarca hatta milyarlarca dolar harcarlar. Ama bir adayın bu kadar parasının olmasına gerek yok. Öyle şeytanca kurgulamışlar ki, ABD Başkan adayının kampanya masraflarını bile hepimize ödetiyorlar. Mesela, FETÖ topladığı himmet paralarından milyonlarca doları Hillary'e hediye ettiğinin belgeleri ortaya çıkmıştı. Çok geçmez yakında bu kampanya için yaptıkları bağışların belgeleri de ortaya çıkar. Ama daha şimdiden kimlerin bağışlar yaptığı Amerikan medyasında yayınlanmaya başladı bile.
Avustralya 35, Suudi Arabistan 25, Kuveyt 10, İngiltere 5, Birleşik Arap Emirlikleri 5, Umman Sultanlığı 5, Buruney Sultanlığı 5, Katar 5, Tayvan 1 milyon dolarcık parayı Hillary Clinton'a göndermiş. Kanada 500 bin, Cezayir 500 bin, Federal Almanya 250 bin, Bahreyn 100 bin, Jamaika 100 bin, İzlanda 50 bin dolar göndermiş.
Bunlar bu ülkelerin hazinelerinden ödenen resmi paralar. Daha henüz bilmediğimiz devlet, şirket ve şahısların ödemelerini bir düşünün. Dünyadaki aç -susuzlar ve göçmenler için birkaç doları çok gören bu acımasızlar, ABD Başkan adayının kampanyası için milyon milyon dolarları gönderiyorlar.
Meselenin bir başka yönü ise, ABD başkanlığının artık bir saltanata dönüşmesi. Başkan Bush, Başkan oğul Bush ve Başkan aday adayı diğer oğul Bush! Başkan Bill Clinton, başkan adayı Hillary Clinton'dan sonra gelecek dönemde de Obama'nın karısı aday olursa, Amerika bir söküğünü daha dikmiş olur.
AMERİKA'YA SALTANAT MI GELİYOR?
Sonra sıra çocuklarına geçer. Böylece Demokratlar, Cumhuriyetçiler derdinden de kurtuluruz belki. Kim bilir Bushlar, Clintonlar, Obamalar dönüşümlü olarak başkan olurlar.
Bunca lafı sadece şu cümleler için yazdım. Artık bilmeliyiz ki, Amerika denilen büyük Siyonist'i başkanlar değil, başkanları tayin eden derin Amerika idare ediyor. Siz ona ne dersiniz bilmiyorum, ama biz ona şimdilik şeytan demekle yetiniyoruz.
İşte bu yüzdendir, İran-İsrail kardeşliği. İran-İsrail arasındaki kurgusal savaş olmasaydı, Filistinlilerin topraklarını işgal eden küçük İsrail başta nükleer olmak üzere bunca silah ve ekonomik desteği nasıl alabilirdi?
Bizi yöneten ve yönlendiren şey, empoze edilen korku imparatorluğu. O yüzden sakın oyuna gelmeyin. ABD ve Rusya'yı kimin idare ettiğinin bir önemi yok. Hatta dünyada İran-İsrail krizi diye bir kriz hiç yaşanmadı.