Başkan sarı şeytan Donald Trump ile yardımcısı evanjelist sessiz şeytan Mike Pence'in 'papaz Andrew Craig Brunson'ın serbest bırakılmaması halinde Türkiye'yi geniş yaptırımlar uygulamakla tehdit ettiği' açıklama ile ilgili ABD yönetiminde kriz çıkaracak bir gelişme söz konusu...
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun, Başkan Donald Trump ve yardımcısı Mike Pence'in 'papaz Andrew Craig Brunson'ın serbest bırakılmaması halinde Türkiye'yi geniş yaptırımlar uygulamakla tehdit ettiği' açıklamalarından haberinin olmadığı iddia edildi.
Amerikan NBC News'e konuşan bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Brunson konusunda "hassas müzakereler" dahil olmasına rağmen Bakan Pompo'nun, Trump ve Pence'in açıklamaları karşısında "gafil avlandığını" öne sürdü.
"KONGRE İÇİN DE SÜRPRİZ OLDU" İDDİASI
Diğer taraftan Amerikan BuzzFeed haber sitesi ise yaptırım tehditleriyle Brunson davasında Türkiye'deki yargı sistemine müdahale etmeye çalışan Kongre üyelerinin, Pence ve Trump'ın Türkiye'ye yönelik açıklamalarını daha önce onlarla paylaşmadığını söylediği iddiasında bulundu.
BuzzFeed haberinde, Demokrat bir Kongre üyesinin danışmanlarından biri ise Trump'ın Kongreden Türkiye'ye yönelik S-400 yaptırımları konusunda muafiyet talep ettiğini ancak Kongreye sert görünmek için böyle bir açıklama yaptığını ileri sürdü.
POMPEO'YU ZORA SOKTULAR
CIA Başkanlığı'ndan Dışişleri Bakanlığı'na getirilen Mike Pompeo'nun bile haberi olmadan iki şeytanın açıklama yapmasının Pompeo'yu kızdırdığı da gelen haberler arasında.
BİR BAŞKA REZALET DAHA
ABD'den Türk yargısına müdahale tasarısı
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye'de terör örgütleri FETÖ ve PKK'dan yargılanan ABD'lilerin tutukluluk hallerini gerekçe göstererek hazırladığı ve Türkiye'nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını kısıtlayan tasarıyı kabul etti.
BD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı Mike Pence'in, ABD'li papaz Andrew Craig Brunson'ın serbest bırakılmaması halinde Türkiye'ye yaptırım uygulayacakları şeklindeki tehditkar söylemlerinin ardından, "Türkiye Uluslararası Finans Kuruluşları Yasası" adıyla, Türkiye'nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını kısıtlayan tasarıyı kabul etti.
Senatörler Bob Corker, Bob Menendez, James Lankford, Thom Tillis, Jeanne Shaheen ve Bill Nelson'un imzalarıyla sunulan tasarı, Dış İlişkiler Komitesince kabul edildi.
Uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye'ye kredi vermesinin önüne geçilmesinin hedeflendiği tasarıda, Türkiye'de terör örgütleri FETÖ ve PKK'dan yargılanan ABD'li ve Türk asıllı ABD vatandaşlarının tutukluluk halleri gerekçe gösterildi.
Senatör Corker, tasarıya ilişkin açıklamasında, yargının bağımsızlığı ilkesini hiçe sayarak, "Bu tasarıya gerek duyulmasını asla istemedik fakat Türkiye hükümetini, ABD vatandaşları ve yerel elçilik çalışanlarını haksız yere tutuklamasının ve rahatsız etmesinin sonucunun olacağı konusunda uyardık." ifadelerini kullandı.
Senato Dış İlişkiler Komitesince oylanan tasarının yasalaşabilmesi için hem Senato hem de Temsilciler Meclisinden geçmesi ve ABD Başkanı tarafından onaylanması gerekiyor.
Tasarının içeriği
Uluslararası Finans Kurumları Yasası'nın 701'inci maddesindeki "İnsan hakları ihlalleri durumunda ABD'nin bu konuyu gündeme getirmesi politikasıdır." cümlesine atıfta bulunulan tasarıda, "Uluslararası ve sivil toplum kuruluşları, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ciddi şekilde insan hakları ihlallerini belgelemiştir." ifadesine yer verildi.
Tasarı, ABD Hazine Bakanlığı, Dünya Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile diğer uluslararası finans kuruluşlarındaki ABD'li yöneticilere, Türkiye'ye yardım yapılmasını engellemesi talimatı verilmesini ön görüyor.
Trump'ın 'müttefikleriyle' tehdit diplomasisi
ABD Başkanı Trump'ın, Papaz Brunson'ın serbest bırakılmaması durumunda Türkiye'yi yaptırımla tehdit etmesi, dikkatleri tehditkar diplomasi retoriğine çevirdi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın kuralları hiçe sayarak tehdide kadar varan diplomasi anlayışı, ülkesini müttefiklerinin çoğuyla karşı karşıya getirdi.
Tehditkar çıkışlarıyla Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM) ve NATO gibi uluslararası örgütlerin yanı sıra İngiltere, Almanya, Kanada, Pakistan ve Katar gibi çok sayıda müttefik ülkeyle ilişkilerin gerilmesine neden olan Trump, dün de bu ülkeler listesine NATO müttefiki ve stratejik ortağı Türkiye'yi ekledi.
Trump'ın FETÖ ve PKK adına casusluk yaptığı iddiasıyla yargılanan ABD'li papaz Andrew Craig Brunson'ın serbest bırakılmaması durumunda Türkiye'ye geniş yaptırımlar başlatacağı tehdidine Ankara'dan sert tepki geldi.
Trump'ın Türk yargı sistemine müdahale olarak değerlendirilen bu çıkışına Dışişleri Bakanlığı, "Türkiye'ye kimse emir veremez ve tehdit edemez." yanıtını verdi.
Bu açıklamalar üzerine Washington ile Ankara arasındaki ipler bir anda gerilirken dikkatler, Trump'ın sosyal medya üzerinden yürüttüğü tehditkar diplomasi retoriğine çevrildi.
Avrupa'yı düşman olarak niteledi
Başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana NATO ülkelerini gayrisafi yurt içi hasılalarının yüzde 2'si kadar harcama yapma taahhütlerini yerine getirmedikleri için eleştiren Trump, defalarca "Avrupa'yı savunmayacağını" ifade ederek ABD'nin Avrupa ile asırlık ittifakını sarstı.
Almanya'yı özellikle hedef alan Trump, çeşitli platformlarda Almanya'nın hem Rusya'dan korunmak istediği hem de Rusya'dan milyarlarca dolarlık petrol ve gaz aldığına işaret ederek, ''Gidip Rusya ile gaz ve petrol anlaşmaları yapıyorlar, Rusya'ya milyarlarca ve milyarlarca dolar ödüyorlar. Rusya'ya karşı kendilerini korumak istiyorlar ama gidip Rusya'ya milyarlarca dolarlık ödeme yapıyorlar.'' ifadelerini kullandı.
Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de görüşmesinin ardından Fox News'a yaptığı açıklamada da Almanya Başbakanı Angela Merkel'in göçmen politikalarını eleştirerek ''Angela bir zamanlar süper stardı ta ki milyonlarca göçmenin Almanya'ya gelmesine izin verene dek; öncesinde bütün seçimlerde yenilmezdi ama göç politikası ona çok zarar verdi.'' dedi.
Trump, çelik ve alüminyum ithalatına ek gümrük vergileri uygulayacağını duyurarak ABD ile Avrupa arasındaki iplerin daha gerilmesine yol açtı.
Sosyal medya hesabında gümrük vergileri konusunda Avrupa ülkelerini tehdit etmeyi sürdüren Trump'ın AB'ye yönelik çıkışları, birliği düşman olarak tanımlamaya kadar vardı.
Hafta başında Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile bir araya gelen Trump, Avrupa ülkeleriyle ticaret konusunda "sıfır tarife, sıfır bariyer, sıfır sübvansiyon" hedefine ulaşmaya çalıştıklarını ifade etti ancak AB'ye yönelik tehditleri, Avrupa ile ABD arasında derin bir çatlak oluşturmuş durumda.
Stratejik müttefiklerle Twitter diplomasisi
Trump'ın Avrupa'ya yönelik en ilginç çıkışlarından biri de İngiltere'nin AB'den ayrılmasını övgüyle karşılaması oldu.
Bu çıkış, Avrupa'da eleştirilere neden olurken Trump'ın İngiltere'ye yönelik sıcak tavrı uzun sürmedi.
ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, İngiliz mevkidaşına bir mektup göndererek ABD'nin öncelikli müttefiki olarak kalmak istiyorlarsa Londra'nın savunma harcamalarını artırması gerektiğini kaydetti.
Trump'ın Londra ziyareti sırasında Başbakan Theresa May'e Brexit müzakereleri sürecinde tavsiyelerini dinlemediğini ve gelinen noktanın çok kötü olduğunu söylemesi de Londra'da soğuk duş etkisi yaptı.
Kanada ile ilişkiler de nasibini aldı
Trump'ın tehditkar dış politika retoriği, ABD ile komşusu Kanada arasında da gerilime neden oldu.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau'nun G-7 Zirvesi'nden sonra ABD'nin ithal ürünlere gümrük vergisi uygulamasını eleştirmesi üzerine Trump, Twitter'dan yaptığı açıklamada, G-7 Liderler Zirvesi'nin sonuç bildirgesini imzalamayacağını duyurdu.
Trump, arkasından konuşmakla suçladığı Trudeau'yu "iki yüzlü" ve "zayıf" olarak niteledi. Trudeau ise "Biz makul insanlarız ama itip kakılmayacağız." diyerek Trump'a sert tepki gösterdi.
Trump'ın Katar'a yönelik ambargo uygulayan bazı Arap ülkelerine destek vermesi ve Doha'yı tehdit etmesi, ABD'nin bölgedeki en büyük askeri üssüne ev sahipliği yapan Katar'la ABD arasında derin bir çatlağa neden oldu.
ABD'nin Doğu Asya'da 1950'lerden bu yana müttefiki olan Güney Kore, Trump'ın tehdit ettiği ülkeler listesine eklediği bir diğer ülke oldu.
Trump'ın Güney Kore ile serbest ticaret anlaşmasını Kuzey Kore ile yapılan müzakerelerden bir sonuç alınana kadar imzalamayacağını duyurması, ABD'nin Asya'da yarım asırdır kurduğu güçlü ilişkileri sarstı.
Uluslararası anlaşmaları yok saydı
Trump, ikili ilişkilerinin yanı sıra birçok örgüt ve anlaşmadan çekilerek ABD'yi dünyada yalnız bıraktı.
Başkan Trump'ın ABD'nin 11 Pasifik ülkesi ile imzaladığı Trans-Pasifik Ticaret Anlaşmasından (TPP) çekilme kararı, ABD ile başta Çin olmak üzere Japonya, Meksika ve Kanada gibi önemli ticaret ortaklarıyla köprüleri atmasına yol açtı.
Selefi Barack Obama'nın imzaladığı Paris İklim Anlaşması, İran nükleer anlaşması gibi önemli anlaşmalardan çekilen Trump, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde de BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ile BM İnsan Hakları Konseyi'nden ayrılarak ABD'yi öncülük ettiği dünya düzenine ters düşürdü.
Trump'ın Twitter hesabından ABD'yi Dünya Ticaret Örgütü, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) ve NATO gibi önemli örgüt ve anlaşmalardan çekmekle tehdit etmesi hem ülkesinde hem de dünyada büyük tepkilere neden oldu.