Yaygın medyayı takip ederseniz teröristin adını duyarsınız. Siyasetin izini sürdüğünüzde ise emri verene ulaşırsınız.
Her terör saldırısında failin kimliğine, sayısına, patlatma biçimine takılır kalırsanız gerçekleri asla göremezsiniz. Çünkü söylemez ve göstermezler.
Genel analiz ve verilere göre PKK/PYD, DAEŞ ve DHKP-C ile bunun üçüne de yardım eden FETÖ olmak üzere dört olağan şüpheli var. Ama bunun hepsi tetikçi. Artık halkımız da bir terör saldırısı olduğunda sağduyulu analizler yapabiliyor. Çünkü herkes bunun âdi bir terör saldırısı olmadığından emin ve en basit anlamda Türkiye'nin ayağına pranga varmuk için yapıldığının farkında.
Peki bu saldırı kimin işi?
Yurt dışındayım ve meşguliyetim nedeniyle saldırıyı bir saat gecikme ile duydum. Aklıma ilk gelen fail, şüphesiz Alman istihabratı BND, dolayısıyla da BND'nin de amiri CIA oldu.
Daha soğukkanlı düşündüğümüzde ise faillerin bu ikisi ile sınırlı kalmadığı açıktı. Kimin yaptığını devlet bulur ve asla bize söylemez. Söylememesi de en doğrusudur. Söylerse gereken cevabı veremez.
İSRAİL
Saldırı İsrail ile mutabakat zaptı imzalandığı günde olduğuna göre, birinci şüpheli İsrail'dir. Siyonizmin birinci ilkesi "Aldatarak savaşacaksın"dır. Bir mutabat zaptı imzalandığına göre kimse onu şüpheliler listesinde görmeyecektir. O halde kendisine bu kadar direnen ve ileri de başına daha büyük belalar açacak olan Türkiye'ye saldırmanın tam vaktidir.
Saldırıyı DAEŞ üstlendi ve/veya yaptı ise DAEŞ, İsrail'in (ve tersi olarak) düşmanı değil mi? Değiller.
Gazetemiz Yeni Söz, 12 Aralık 2015 tarihinde "İsrail'e DAEŞ militanlarını tedavi ederken suçustü" manşeti ile çıkmıştı. İsrail özel kuvvetleri, Golan'dan Surye'ye girerek yaralı DAEŞ'li teröristleri alıp İsrail'e götürüyor ve tedavilerini yapıyordu. Bir bölümününü eğitmek için alı koyuyordu. 2013'den bu yana da bu iş için resmi olarak 12,5 milyon dolar harcamıştı.
Nasıl bir netice doğuracağını şimdiden kestirmek güç ise de, son mutabakatla burnu sürtülen İsrail'dir. Köşeye sıkışmıştır. Bugünler kuyruğu dik tutmakta zorlandığı günlerdir. Yakın gelecekte kendini ayakta tutamayacağının farkındadır ve bu yüzden daha fazla saldıracaktır. Hiç bir insanî ve ahlakî değeri olmayan Siyonist ideolojinin, Türkiye'ye emrindeki DAEŞ'e saldırtmak için bugünden daha anlamlı bir gün olamazdı.
İRAN
Türkiye'nin gelişmesinden özellikle de bölgede etkinleşmesinden en çok İsrial'in dostu İran rahatsızlık duyuyor. Rusya ile ihtilaflarını gidermiş, İsrail'in burnunu sürtmüş ve Gazze'ye nefes aldırmış bir Türkiye, İran'ı çılgına çevireye yeter.
Suriye'de kaybetmeye mahkum bir İran, İsrail'in zayıflamasını gören bir İran, Ermenistan'ın kaybedip Azerbaycan'ın güçlendiğini gören bir İran, her türlü tetikçiyi üstümüze salabilir. Hatta salmış olma ihtimali en az İsrail kadar güçlü. Zira İran'da, İsrail'in bu tür zamanları altın gole çevireceğini bilir. Almanya, Amerika, İngiltere, Belçika (NATO) ile gerilim yaşayan Türkiye'nin gözlerini İran'dan çok gerilim yaşadığı ülkelere çevireceğini de düşünür.
ALMANYA
Soykırımcılar listesinin en üstündeki ilk üç ülkeden biri olan Almanya, Türkiye'yi soykırımcılıkla suçlayan tezkereye oy vermiş milletvekillerini provakasyon amaçlı olarak İncirlik'e göndermiş, Türkiye de buna izin vermemişti.
Bu, Hitler gruru taşıyan Nazileri harekete geçirmez mi? Bal gibi geçirir. Üstelik PKK'dan sonra Alman vakıfları ile finanse ettikleri çapulcuları, liseliler ve LGBTİ'ciler üzerinden denedikleri son provakoslanlarında da başarısız olmuşken, kim tutar Hitlerin veledlerini.
AB'nin dağılma arafesinde olduğu, Volswagen'in yalancılık ve sahtekarlığı nedeniyle ABD'ye 15 milyar dolar ödemek zorunda kaldığı, Euro'nın dip yapmaya başladığı günlerde, Rusya ile arasını düzeltmeye çalışan Türkiye'ye saldırmak BND için kaçırılmayacak fırtsat değil mi?
THY olarak Lutfansa'sının önüne geçerseniz, üçüncü havalimanı yaparak Almanya'nın üstlendiği taşımacılık rolünü ele geçirmeye çalışırsanız, en büyük havalimanınıza saldırmak için bugünden daha iyi bir fırsat olabilir mi?
Bu saldırı ile Türkiye'ye seyehat edecek işadamı ve turistlere, Türkiye'nin havalimanlarının bile güvensiz olduğu mesajı verilmek istendi. Buna İncirlik'e sokulmayan milletvekillerinin tehditlerinin bir blöf olmadığını gösterme arzusunu da eklemek gerek.
İNGİLTERE
AB'den ayrılma numarası çeken İngiltere, operasyon mu yapıyor, yoksa operasyon mu yiyor şimdiden söylemek güç. İlk günler operasyon yapıyor izlenimi veren İngiltere, son günlerde operasyon yiyor hissiyatı uyandırmış olabilir. Ama sakın acele etmeyin, muhatabınız kendi şeytanlığı ile Yahudi'ninkini birleştirmiş İngiliz. Ne zaman ve nereden vuracağı belli olmaz.
Son kampanya sürecini Türkiye üzerinden yürüten İngilizin, "bölgenin efendisi hâlâ benim" mesajı vermesinden daha doğal ne olabilir?
Bu durumda olağan şüphelilerden biri de kuşkusuz MI6.
A.B.D. ve NATO
Derin Amerika, "dostlarının" bağımsız ve "şımarık" davranmasına, kendisinden "izin" alınmadan Rusya ile arasını düzeltmesine, İsrail'le bile olsa mutabakata varılmasına kesinlikle tahammül edemez.
Amerika ile anlaşmak isteseniz bile Amerika'dan izin almadan yapmamanız istenir. Küresel jandarmalık tam da böyle bir şeydir.
Siz bağımsız ya da onların tabiriyle "başına buyruk" hareket etmeye başlar, tüm denemelere rağmen devrilmeyip, sendelenip sendelenip güçleniyorsanız, ABD ne yapsın? İtlerinden birini üstünüze salmaktan başka seçenek bırakmamışsınız demektir.
Siz bir de NATO'nun kalbi Brüksel'i eleştirirseniz, Pentagon'u eleştirdiğinizi bilmiyorsunuz demektir. Bu durumda da bitmek bilmeyen dersleri "hak" edersiniz.
Neticeye gelecek olursak, defaten yazdık, Türkiye bu doğru yolda ilerlediği müddetçe terör eksik olmayacak. Ne kadar önlem alırsanız alın mutlaka bir bölümü gelir sizi bulur.
Ama bir kaç gün önce patlamanın meydana geldiği mekanı kullanmış biri olarak, önlemlerimizin yetersizliğini söylememe kimse kızmasın. Havalimanına aracınızla elinizi kolunuzu sallayarak girebiliyorsunuz. Metrodan çıkıp ister iç, isterse de dış hatların girişine kadar herşeyi götürebilirsiniz. Çalışanların lakayt ve salaşlığı ayan beyan ortada. Polisler sohbetten ve cep telefonu sörfünden başka işlere galiba vakit bulamıyor.
Burada kimseyi önlem almamakla falan suçluyor değilim. Ama milletin çantasındaki küçücük su ile meşgul olmak detayda kaybolmaktır. Şayet uçağa su sokmamak bir önlemse, kontrol sonrasında alanlarda cam ve teneke kaplarda yiyecek, içecek ve alkollü ürünler sattırmak da neyin nesi? Uçakta cam şişelerde üstelik mübarek Ramazan'da alkol servisi de ne demek oluyor?
'Bunların havalimanı terörü ile ne alakası var' diyebilirsiniz. Ney ustası diye, dev ormanın içindeki ney olmaya müsait tek ağacı görebilene denir. Yoksa büyük büyük laf etmek, analiz yapmak değil.
Hepimize geçmiş olsun. Vefat eden Müslümanlara rahmet diliyorum. Herkesin başı sağolsun. Türkiye'nin yoluna devam etmesi şart. Bu tür alçak saldırılar onu pes ettirmez ve ettirmeyecektir de inşaallah. Bununla beraber kolektif aklı devreye almak zorundayız. İçimizde her türlü terör örgütü ve istihbarat örgütüne yardım ve yataklıkta eskisinden daha iştiyaklı olan FETÖ ile daha aklı başında bir mücadele şart. AK Parti'nin ve Türkiye'nin hâlâ her alanda bir insan kaynakları havuzu (veri ttabanı) yok.
İslam dünyası ne yapmalı?
Saldırının hemen ardından Türkiye'nin dostu Dünya İslam Âlimleri Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi üstad, hemen destek twiti attı. Tabiki başkaları da.
Türkiye güvensiz mesajının verildiği bu günlerde, Müslüman iş adamalrı ve imkanı olanlar Türkiye'ye akın etmeli. Mesela bayramı Türkiye'de geçirebilirler. Belediyeler gelenlere imkanları nisbetinde ev sahipliği yapabilir. Bakanlıklar imkanlarını devreye sokmalı. İş dünyası ve sivil örgütler çağrılar yapmalı.
küçücük su ile meşgul olunmasının sebebi kimyasal bir saldırıya mani olmaktır.
Açıkçası terör olaylarını sadece Türkiye'nin kalkınma hamlelerine bağlamak yetersiz olur. Şöyle diyebiliriz. Bu terör olayları güçsüz bir iktidar başta iken yaşanmış olsaydı, ki bu kaçınılmaz, alınan darbeler daha yıkıcı sonuçlar doğuracaktı. Darbeler ve terörizmin içine doğmuş bir neslin fertleri olarak Türkiye' ye yönelik sürekli ve şiddeti giderek artan yıkıcı hamlelerin bizden hiç uzak olmayacağını görebiliyoruz. Allah' a şükür ki bu süreçte geçmişinden ders almış, siyaseti düşmanı kadar iyi idare edebilen bir lidere sahibiz. Keşke bu arslan etrafındaki çakallardan da kurtulabilse.