Can Kemal Özer

AK Parti’nin geleceği

18.09.2015 08:16:46

Çeşitli çevreler Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasından bu yana Ak Parti'nin geleceğini konuşuyor.

Bu sadece Erdoğan kaynaklı bir tartışma değil. Partiyi oluşturan unsurların mensubiyetleri, kişilerin aidiyeti, dâvâdan çok başka bir kişiye yakınlık ya da uzaklık ile ölçülmeye başlandığında bu tür tartışmalar normal olmasa da yaşanır.

Söz açıldı mı ‘dâvâ' deyip, makam tasnifinde kendisine pay düşmemesine homurdananların aslında sadakatinin dâvâsına değil, kişisel geleceğine olduğu açıktır. Aslına bakarsanız, bu sadece AK Parti'nin sorunu da değil. Zira diğer partilerde bu yara çok daha derin.

Samimi bir Müslüman için esas olan şey İslam dâvâsıdır. Siyasetteki varlık nedeni, sadece milletvekili veya bakan olmak olanların dâvâ şuuru olabilir mi?

Bir kişinin öncülere dönük tercihi, kişinin dâvâsına sadık kalıp kalmamasıyla ölçülür. Ancak genellikle bu böyle olmayabiliyor.

Partileri; kifayetsiz muhterisler, kişisel hesap/menfaat peşinde koşan uyanıklar ve liderlik hırsıyla yanıp tutuşanlar batırır.

Kimileri kendilerini vazgeçilmez, kimileri de makamlara en layık kendini görür. Kimileri ise geldiği yeri kendi hak ettiği için orada bulunduğunu, aslında daha ötesine layık olduğu halde birilerinin engellediğini düşünür.

Pek çoğu partiyi oluşturan ideali, dâvâyı ve partiyi parti yapan seçmeni hatırlamaz. Yani hep ben ben ben…

Makama geldiğinde ağlayanı göremediğimiz gibi, alındığında da ‘nasip bu kadarmış, benden daha layık olanlar da var, bu makamlar babamızdan tapulu değil, başkalarının da buralarda bulunma hakkı var' diyeni ben görmedim. Belki siz görmüşsünüzdür?

Ama hepimiz, bakanlıktan alındığında ‘daha yapacaklarım vardı, neden ben' diyenleri işittik.

Makamdan alındığı için küsüp terk edeni, saf değiştireni gördük.

Listelerde yer bulamadığında, 12-13 yıl bakanlık yaptığı halde burun kıvıranı, bunca süre bakanlık ve/veya parti yöneticiliği yaptığı halde homurdananları da duyduk.

Daha neler neler gördük ve işittik…

Demek oluyor ki muhterislik, bencillik, vefasızlık, kadir kıymet bilmezlik, nöbet değişimine tahammülsüzlük, erdem ve fazilete baskın geliyor.

Aslında siyaset bu olmamalı. Davet edildiğinde elinden geleni değil, güç yetirebildiğini yapabilmeli. Elinden gelmediğinde, güç yetiremediğinde çekilmesini bilmeli insan.

Kimseden ‘falan benden daha layık' demesini beklemiyoruz. Ama homurdansın da istemiyoruz.

AK Parti'yi, AK Parti yapan üç şey var: Dâvâsı, toplumda hâlâ çok güçlü bir karşılığı olan tabiî lideri ve seçmenin teveccüh ve beklentileri.

Demokrasi başka bir bahis ise de, ona dair bir cümle kurmak kaçınılmazlaşıyor bu durumda...

Demokrasi denilen ideoloji; kitleleri birbirine çarpıştırarak milletlerin birikimini yok eden, birbirine düşman kılan, gelişmeyi engelleyen bir şeydir. O halde bunun toplumumuza huzur getirmesini de beklememek gerek. Dolayısıyla liyakat ve sadakat de başka bahara kalıyor.

Bir çıkış olacaksa, bu da dâvâsına sadık olanlara sadakat etmeyi gerektirir. Ama o dâvâ adamlarının da, liyakatli insanları seçmeyi artık öğrenmesi gerek.

AK Parti'ye geri dönecek olursak, gerçekten önünde bir tek yol var: Kerameti kendinde sanan, bencil, burnunun dikine giden, dünyayı tanımayan yahut yanlış tanıyan, zor zamanın adamı olmayan, makama gelince tanrılaşan, alınınca küsen, tekere taş koyan ne kadar kifayetsiz varsa onlardan kurtulmak, kurtulmak, kurtulmak! Partiyi parti yapanlar, MKYK veya MYK'lar değil, tabandır.

1 Kasım seçimine MKYK ve MYK'sı olan pek çok parti girecek. Peki, kaçı seçmenin teveccühüne mazhar olacak?

Keramet partinin vitrininde ise, buyursun onlarda oy alsın, barajı aşsın, iktidar olsunla?

Neden dünün güçlü partileri bugün yoklar?

Evet, siyaset bir satranç tahtası... Bu doğru ama sadece satranç tahtası değil.

Unutmayınız! Ruhunuz bedeninizi terk etmişse, cesedinizin genç, yakışıklı ve pahalı kıyafetler giydirilmiş olmasının bir önemi kalmaz.

Hasbelkader parti ve hükümetlerin şu veya bu dönemlerinde bir makamda bulunmuşlar ise, bilsinler ki orası onların tapulu malı değil. Gidince homurdanmak zavallılığa işaret eder. Dâvâsından çok nefsini düşünenlerle yola çıkmak, yolda kalınacağının alâmet-i farikasıdır.

AK Parti geleceği, baki olana sarılmakta. Ya da maazallah…

YORUM YAP