Sovyetler Birliği 24 Aralık 1979'da Brejnev'le girdiği Afganistan'dan 15 Şubat 1989'da Gorbaçov'la çıktı. Sovyetler 1991'de dağıldı.
Karabağ Savaşı (Şubat 1988 - Mayıs 1994) başladı.
“Utanç duvarı” (Schandmauer) Berlin Duvarı 9 Kasım 1989'da yıkıldı.
3 Ekim 1990'da Alman Demokratik Cumhuriyeti (Doğu), Almanya Federal Cumhuriyeti (Batı) ile birleşti.
Sovyetlerin 1989'da geri çekilmesinden sonra Afganistan'da iktidara gelen Taliban, 1996'da Afganistan'ın hükümet merkezi Kabil'i ele geçirdi; Afganistan'ın % 90'ını kontrol etti.
İran'da “İslâm Devrimi” 1979'da gerçekleşti. Türkiye'de 12 Eylül 1980'de ihtilal yapıldı.
1980-1988, İran-Irak arasında savaş başladı. Bu savaşta 1 milyon insan öldü ve 150 milyar dolar hasar meydana geldi.
2 Ağustos 1990'da Irak güneydoğu komşusu Kuveyt'i işgal etti. ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Suudi Arabistan, Suriye, Mısır ülke güçleri Irak'a askeri harekat düzenledi (17 Ocak 1991-28 Şubat 1991).
Huntington “Uygarlıklar Çatışması” tezini 1993 yılında Foreign Affairs adlı akademik dergide yayınladı.
Avrupa ortak para sistemine geçti. Euro adı 16 Aralık 1995'te kabul edildi. 1 Ocak 1999'da hesap birimi olarak dünya finans piyasalarına tanıtıldı. Madenî para ve banknotları 1 Ocak 2002'de dolaşıma girdi.
Yugoslavya 20 yıl süren iç savaş sonrası yedi ülkeye bölündü. Bosna Savaşı, Bosna-Hersek'te 1992 -1995 arasında sürdü. 100.000-110.000 kişi hayatını kaybetti, 2 milyon kadar insan göç etmek zorunda kaldı.
El-Kaide adlı örgüt, 11 Eylül 2001'de New York'taki İkiz Kuleler'e 2 uçakla saldırdı.
Yukarıda verdiğim siyasi-içtimaî gelişmeler Osmanlı hükümranlık sahasına ait coğrafyada 2000 yılına kadar yapısal bir düzenlemeye gidildiğini gösteriyor.
1970-2000 arası dönem Avrupa Batı ile Amerika Batı'nın nüfuz alanlarını yeniden belirledi. Sovyetler, kapitalist blok karşısındaki kutup olmaktan çıkarıldı. Batı kapitalizminin ötekisi “İslâm” haline getirildi.
Işid, Taliban-el Kaide adlı örgütlerin ardılı olarak zuhur etti. Dünyayı saran İslamofobi'nin kaynağı Amerikan Batı'sı ve teolojik desteği Vehhabi-Selefi (Suudi Arabistan) zihniyet oldu.
2010 yılında Arap Baharı başladı. Bu, Asya ve Avrupa düzenlendikten sonra İslâm toplumlarının coğrafyalarının yeniden yapılandırılması demekti.
Işid, bu düzenlemenin aleti konumundadır.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da Arap ve İran'ın teolojiden destek alarak siyasal düzlemi kendi lehlerine tanzim ettiği görülmektedir. Türkiye, halen, kendi bölgesine siyasî-iktisadî adaleti sağlayacak bir teoloji önermemektedir.
İslâmî siyasi düşünce 1) Arap [Suudi (Taliban-el Kaide-Işid), Mısır (İhvan)], 2) İran (Şia) modelleri ile Müslüman toplumlara açılmıştır. Üçüncü bir İslâmî siyasi düşünce daha vardır. Bunun kökleri Türkiye'nin tarihindedir.
Türkiye'nin kendi içtimaî-siyasi teolojisini inşa ederek bölgede varlığını koyması gereklidir.
Türkiye'nin siyasi-iktisadî alanda varlığı, bin yıllık nizam tasavvurunu gerçekleştirmekle bölgeyi silm'e kavuşturabilir.
Türkiye'nin bin yıllık nizâmı “iman-amel ayrılığı” (Hanefi-Maturidi) teolojisi ile yürütülen, zengin-fakir bırakmayan üretim-hukuk sistemine dayanır.
Hukukun iktisadî alanı, eşitliği esas alarak tanzim ettiği bu sistem, ne İran ve ne de Arap siyasal modeline benzememektedir.
Bu teoloji, iman-amel ayrımındaki sosyal örgütlenmelerin farklı biçimlerine fırsat vermektedir. Bunlar hukukun egemenliği altında birlikte var olabileceklerdir. Farklı sosyal öbekler, hukuka bağlı bir yapı içinde bir araya getirilmeli, hane-pazar güvenliği korunmalıdır.
Bu teoloji aynı zamanda “fazıl şehir” inşasıdır. Şahsi büyük servetleri vakıflar aracılığıyla topluma geri döndüren bu sistemde kapitalizme ve zengin / fakir parçalanmalarına izin verilmez. Hanedan ya da ruhanîlerin tepeden aşağı yönetimi değil müesseselerin (hane-mahalle-vakıf-bedesten-fütüvvet-hukuk) adalet nizamı hâkim olmalıdır.
Türkiye Hanefi-Maturidi teolojiyle ahlâk toplumunu inşa etmez ve “adalet yurdu” olan şehirlerini kurmazsa varlığına saldıran şiddeti püskürtemez.
lütfibergen (@BergenLutfi) | Twitter