Türkiye'nin iki devletle olan hududu gayrı tabii. Bunlardan birisi Irak, diğeri ise Yunanistan'dır. Irak ile olan hududumuzun neden gayrı tabii olduğunu ve nasıl düzeltilebileceğini 2017 de neşretmiş olduğumuz “Yitik Şehir Musul'un Anahtarı” isimli kitabımda uzunca anlattık. Meraklısı bu kitaba bakabilir. Brüksel itibari hattı olarak çizilen bu hudut, dağların, tepelerin, yalçın kayalıkların tepesinden geçmektedir. Hudut tayinine miyar olacak tabii bir yapı bulunmamaktadır, müdafaaya müsait değildir. İktisadi, siyasi, tarihi ve beşeri açıdan hiç bir sağlam müstenidi bulunmamakta.
Yunanistan hududu da en az Irak Hududu kadar facia. Osmanlı'yı parçalamak için ortaya atılmış olan Wilson Prensipleri, Batı Trakya'da nazar-ı dikkate alınmamış. Aksi takdirde, ahalisinin yüzde sekseni Türk olan bu bölge Yunanistan'a bırakılamazdı.
Yunanistan hududunun en kabul edilemez tarafı ise adalardır. Adalar Denizi (Ege) adaları konusunda başından bu yana muazzam bir bilgi kirliliği ve dezenformasyon bulunmaktadır. Bu dezenformasyon belli kesimler tarafından ya bilerek yapılmakta, ya da bilmeden dile getirilmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son Yunanistan ziyaretinden sonra, bu adalar mevzuu tekrar ülkemizin gündemine oturmuş ve tartışmalar alevlenmiş. Ancak tartışmalar doğru zeminde yapılmamakta.
Adalar Denizinde irili ufaklı toplam 3200 kadar ada, adacık, kayalık, kayacık bulunmaktadır. Bunlar içerisinde Girit, Rodos, Midilli gibi büyük adalar bulunduğu gibi, üzerinde ot bitmeyen ya da bir futbol sahasından daha küçük olanlar da bulunmaktadır. Adalar Denizinde bulunan adalar belli başlı beş grup halinde ele alınmalıdır. Denizin batı tarafında bulunan Kuzey Sporat ve Kiklat Adalar Grubu, Yunanistan'ın 1829 da hürriyetine kavuşmasından itibaren hep Yunanistan'a ait olmuş. Yunanistan'ın müstakiliyetini kabul eden Osmanlı'nın, Yunan ana karasına yakın olan bu adalar ile ilgili bir itirazı bulunmamış. Bizim de bunlarla ilgili şimdilik bir talebimiz yok.
Adalar Denizi'nin doğu tarafında kalan ve Anadolu anakarasına neredeyse bitişik vaziyette olan adalar grupları ise, Çanakkale Boğazı'nın önünü tutan Boğazönü Adaları, İzmir ve civarında bulunan Saruhan Adaları ile Kuşadası'nın güneyinden başlayıp, Antalya Kaş açıklarına kadar dizilmiş olan On İki Adalar'dır. On İki Adalar Rodos ve Meis ile birlikte aslında 14 adet. Ancak Osmanlı döneminden bu yana “Cezayir-i İsna Aşer” olarak anıldığı ve bu tabirden mülhem olarak Yunanlılar tarafından “Dodeca-Nissas” denildiği için bu adaların ismi On İki Adalar olarak kalmış.
Şimdi gelelim, 70 bin şehit vererek 1522 de aldığımız bu adaların elimizden nasıl çıkarıldığının hikâyesine.
Önce Saruhan Adalarından başlayalım. Bu adalar üzerindeki Osmanlı hâkimiyetinin kaybedilmesinin sebebi bir ihtilal.
23 Ocak 1913 tarihinde İttihat ve Terakki liderlerinden Enver ve Talat Paşa tarafından, Kamil Paşa Hükümetine karşı yapılan “Bab-ı Ali Darbesi” neticesinde, Kamil Paşa Hükümeti yıkılmış ve yerine ise Sultan II. Abdülhamid Han'ı yine bir darbe ile tahtından indiren Harekât Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa getirilmişti.
İşte bu darbe hükümeti, Saruhan Adalarının geleceğini, büyük devletlerin taht-ı tasarrufuna vermekten imtina etmemişti. Yani Saruhan Adalarının kayıp yoluna girmeye başlaması bir ihtilal neticesinde olmuştur. 1913 Atina ve Londra Anlaşmaları ile büyük devletler bu adaları Yunanistan'a bırakmıştı.
Yarın devcam edeceğiz inşaallah