3 Haziran tarihli Habertürk gazetesinin ikinci manşeti “Çare GDO” idi. Habere göre, Nobel ödüllü 107 “bilim adamı” genetiği değiştirilmiş gıdaların dünya beslenme yetersizliğine çare olduğunu savunup, -kontrollü İngiliz muhalefet örgütü- Greenpeace ve diğer öğütleri GDO karşıtı kampanyalara son verme çağrısı yapmışlar.
İlginçtir gazetenin basılı nüshasında 107 olan kişi sayısı internet sayfasında 110'a yükselmiş. Haber batılı kaynaklarda 30 Haziran günü çıkmış ve 107 olarak gözüküyor. Habertürk'ün editörleri küsuratı sevmiyor olsa gerek 110'na yuvarlamışlar herhalde. Zaten mesele de 107 veya 110 olması değil.
Haberin gazetenin birinci sayfadan “Çare GDO” şeklindeki sunulma biçimi, düpedüz GDO yandaşlığı. Oysa gazetenin yayın yönetmeni meslektaşımız Selçuk Tepeli, NewsWeek Türkiye'de de yayın yönetmeliği yapmış ve orada ise pek çok kez GDO karşıtı habere imza atmıştı. Bu yüzden şaşırdım.
NOBEL KİMDİR?
‘Nobel' adlı sözde barış ödülü, Alfred Nobel'in dinamit ve ‘dumansız barut' olarak adlandırılan balistit adlı öldürücülerden elde ettiği 34,2 milyon kronla kurulan Bosfors adlı silah fabrikasının geliri ile finanse ediliyor. Bugünse silah baronlarının sığınağı olduğu kadar, yapmacı küresel düzenin sözcülüğünü yapmış ve yapma potansiyeline sahip şarlatanların beslenmesi ve dünya çapında parlatılmasını sağlamaya yarayan bir mekanizma.
İşe bu sistem 1906'da 1. Cihan Harbi'nde Amerika'yı İngiltere'nin yanında savaşa sokmaya çalışan ABD Başkanı Theodore Roosevelt'e, 1919'da yine ABD Başkanı Thomas W. Wilson'a, 1953'de ‘İkinci Cihan Harbi'nin ünlü katillerinden ve İngiltere'nin mason Başbakanlarından Churchill'e, 1953'de ABD Başkanı George C. Marshall'a, 1994'de binlerce Filistinlinin katili Şimon Peres ve İzak Rabin'e, 2002'de eski ABD Başkanı Jimmy Carter'a, 1979'da ünlü misyoner Rahibe Teresa'ya, 1970'de “Yeşil Devrim” belasının mucidi genetikçi Norman Ernest Borlaug'a, 1949'da bir başka genetikçi ve Dünya Tarım Örgütü'nün ilk başkanı John Boyd Orr'a ve 2009'da ise yine iktidara gelir gelmez ABD Başkanı Obama'ya sözde barış ödülü Nobel verdiler. İşte Nobel ve ödülü bu!
Bu şeytani tezgâhın 107 adamı çıkmış, itibarı halklar nezdinde her geçen gün yerle bir olan GDO belasının olmayan açlığa çare olacağını söylemişler. Aslında söylememişler, sahipleri yazmış bunlar da kendileri yazmış gibi okumuşlar ellerine tutuşturulan metni.
Bu satılık maskara güruh kimlerden oluşuyor diye baktığımızda; Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Gıda ve Biyoteknoloji Sanayi Organizasyonu (BIO), GDO'cu şirketlerin çalışan ve / veya danışmanları diye uzayıp giden köleleri olduğu görülüyor.
Küresel düzenin panileri Washington'da düzenledikleri basın toplantısında diyorlar ki: GDO'lu gıdalara karşı yürütülen mücadeleler bırakılmalı. Çünkü dünyada ciddi bir beslenme sorunu var. Bunun çaresinden biri GDO'lu gıdalardır. GDO'lu tarım ürünleri daha güvenli ve daha değerli…
Bunları söyleyenler ya gerçekte bunaklar, ya da her türlü haysiyetten yoksun yalancılar.
AÇLIK DEĞİL AÇLIK OYUNU
Dünyada açlık değil, açlık oyunu var. Amerikan Worlwatch Enstitüsü'nün Evcil Hayvanların Çevresel Etkisi Raporu'na göre yüz milyarlarca dolar evcil hayvanlara harcanıyor. Dünya çapında insanlar sadece evcil hayvan maması için 42 milyar dolardan fazla bir harcama yaparken, insanî yardım içinse sadece 20 milyar dolar ayırıyor.
320 milyon insanın yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri'nde resmi makamlara kayıtlı 61 milyon evcil köpek, 76,5 milyon da kedi bulunuyor. 2,3 kişiye bir evcil hayvanın düştüğü ABD'yi, 30 milyon köpek ve 12 milyon kedi ile Brezilya izliyor. Brezilyayı ise Çin ve Avrupa ülkeleri takip ediyor. Artan maliyet ve hastalıklar nedeniyle, Çin evde bir hayvandan fazla hayvan beslemeyi yasakladı.
HER EVCİL HAYVANA YILDA 2 BİN 500 DOLAR
Worlwatch Enstitüsü'nün 2012'de yayınladığı Nüfus Stratejisi Raporu'na göre, evcil hayvan sahibi bir Amerikalı hayvan başına yıllık 100 ile 4000 dolar arasında bir harcama yapıyor. Dünyada milyarlarca insanın yıllık gelirinin 500 doların altında olduğunu belirtilen uzmanlar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki evcil hayvanlara harcanan rakamın dehşet verici boyutlar ulaştığını dile getiriyorlar.
BİR KÖPEK BİR BANGLADEŞLİYE EŞİT
Bir Bangladeşli insan ise 0,6 hektarlık kaynak kullanırken, evcil bir köpek yıllık 0,6, bir kedi ise 0,18 hektarlık bir kaynağı tüketiyor. Raporda iyimse bir tahminle Amerikalı evcil hayvanların beslenmesi için 23 milyon nüfuslu Küba ve Haiti'nin çevreye bıraktığı etkiden daha fazla kirletici etki oluşuyor.
KEDİ KÖPEKLER İÇİN ÖZEL OTEL
Evcil hayvan sektörü, sadece hayvanların beslenmesine dönük mamalardan oluşmuyor. Sektör evcil hayvan kıyafeti, oyuncakları, veterinerlik hizmetleri, veterinerlik ilaçları, köpek gezdirme elemanları, kedi-köpek kuaför hizmetleri, özel hava yolu taşımacılığı, kedi-köpek otelciliği ve resmi makamların kayıt, denetleme ve izleme faaliyet giderleri şeklinde uzayıp gidiyor.
GDO'LU YEMLER
GDO'lu yemlerin bir bölümünün ise evcil hayvanlarda kullanıldığı belirtiliyor. Bunların atıklarının çevreyi tetiklediğini belirten biyoteknoloji uzmanları bu sayede pek çok canlının risk altında olduğunu aktarıyorlar. Hayvanların daha çok yemesi dolayısıyla sektörün büyümesi için haz verici ve bağımlılık yapıcı yem katkılarının kullanıldığını belirten veterinerler, ‘Bu sayede hem sektör gelişiyor, hem de hayvanların sıhhatleri bozuluyor' diyorlar. Sokak hayvanlarının da aşırı şişmanlamasının nedeninin bağımlılık yapıcı maddeler eklenmiş yemler olduğuna dikkat çekiyorlar.
KUDUZ VAK'ALARINDA ARTIŞ
Evcil hayvanların artışı üzerine kuduz vak'alarında artış gözlendiği belirtilen raporda, Çin başta olmak üzere bazı gelişmekte olan ülkelerde hayvan sayısında kısıtlama öngörülüyor. Evcil hayvan ısırması veya bu ısırma kaynaklı hadiselerin artışı üzerine Çin, tek köpek sınırlamasına gitti. (Yeni Söz'ün 9 Eylül 2015 manşeti)
EN ÇOK FAKİR ABD'DE
İngilizlerin yaptığı araştırmaya göre yıllık çöpe atılan gıda miktarı 10 milyar insanı besleyecek kadar. İki ziraî üründen biri yani milyonlarca tır hacminde gıda çöpe atılıyor. En büyük israf ise ABD'de. Amerika nüfusunun yüzde 25'den fazlası evsiz ve açlık sınırının altında yaşıyor. Sanılanın aksine en büyük açlık Afrika veya Asya'da değil, Amerika'da.
Dünyadaki yoksulluk ve açlığın yegâne nedeni, paylaşım / adil bölüşüm sorunu. Afrika ve Asya'da açlığın nedeni yoksulluk değil, batılıların kölesi durumundaki ülkelerin başındaki sömürge valilerinin halkı açlıkla terbiye etmesi. Yardımları yandaşlarına dağıtması.
OYUN İÇİNDE OYUN
Fakir ülkelere batıdan gelen yardımların amacı ihtiyaçları gidermek değil, üretimi engellemek. Afrikalı pirinç ekip hasat ediyor. Bakıyor ki 1 dolara mal etmiş. Amerikalı, İngiliz veya Fransız GDO'lu pirincini getirip 50 sente satıyor, olmadı yardım adı altında bedava dağıtıyor. Bunu gören adam zarar ettiği için bir daha ekmiyor. Böylece toplumlar yardıma muhtaç esirlere dönüşüyorlar.
Kişi ekip dikse kimseye muhtaç olmayacak. Zenginleşecek, iktisatla, siyasetle, kültürle, dinle ilgilenecek. Bu ise gavurun planlarına, hedeflerine aykırı. Aksi yönde gelişme varsa da iç savaş kozu ellerinde hazır. Dünyanın en mümbit toprağı Afrika'da. Akla gelen her şey yetişiyor. Ama yetiştiren batılı. Devasa çiftlikler kurmuş. Orada ürettiği nitelikli ürünleri çiftliğin içindeki havalimanından ülkesine taşıyor. Uçak boş gelmiyor tabi, içinde besin değeri düşük toksik gıdaları getirip yardım adı alında sömürdüğü ülkeye satıyor. Yani oyun içinde oyun.
Sonrada batının papazları çıkıp, GDO'nun açlığa çare olacağından söz ediyor. Bizim gazetelerde bunun propagandasını yapıyor. Yalnız da değiller…
Gazetenin haberinde TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Tahta: “GDO teknolojisiyle kimyasal kalıntılara gerek kalmadan, ürünlerdeki zararlılarla mücadele edilebiliyor. İstenilen şekilde oradaki zararlı bitkilerin olmasına sebep olan gen alınarak genetiği değiştirilerek bir şekilde teknolojiye uygulanmış oluyor. İzin verilmesi gerekir, kontrol mekanizması da en üst seviyede olmalı” demiş.
Tahta'nın sözlerine itibar edecek değiliz. Zira o, okuduğu okulda hipnoz edilmiş biri. Ayrıca gıdayı bozmak için geliştirilmiş olan ve endüstri mühendisliğinin bir alt dalı olan gıda mühendisi ve bu işten para kazanıyor. Bu ve benzeri okulların ana gayesi batılı gibi düşünen adamlar yetiştirmek. Müfredat onlardan, teknoloji onlardan, vahşi dayatma yöntemlerinin hepsi onlardan. Liseyi bitirip üniversiteye gitmiş. Dünyadan ve hakikatlerden bîhaber bir çocuğu bozuk torna tezgâhına verirseniz oradan iyi ürün çıkmasını bekleyebilir misiniz? Bu yüzden adında gıda kelimesi geçiyor diyerek bu arkadaşları gıdacı olarak görmemeli, aksine bunlar endüstri mühendisi. Gıda en kısa sürede nasıl üretilir, rafta en uzun nasıl tutulur. Muhtevasını bile bilmedikleri sadece ezberletilmiş bilgi ile hangi katkı maddesi bu işi yapar onu bilirler. Gerisini Tahta'lara sormak da büyük hata!
ALTIN PİRİNÇ MASALI
Bir de bir altın pirinç masalı var ki, 30 senedir ısıtılıp ısıtılıp servis ediliyor. Neymiş efendim, Asya ülkelerinde A vitamini eksikliği nedeniyle gece körlüğü oluyormuş. Bunların ana besini pirinçmiş, pirincin genetik yapısı ile oynandığında A vitamini artıyormuş ve gece körlüğü bitiyormuş.
Bu masalı okuyup dinlemekten bîzar olduk. İşin hakikati şu: A vitamini eksiliği gece körlüğü yapar. Bu tek tip beslenmeden kaynaklanan bir sorun. İnsanlar besinlerini çeşitlendirseler otomatik olarak gece körlüğü veya benzer hastalıklar ortadan kalkıyor. Onlara ‘sürekli pirinç yemek yerine, şunları da yiyin' deseler sorun bitecek. Bunu demez şeytanın veletleri. Ya illa pirincin genetiğiyle oynamaya bir gerekçe üretecekse bu yalanı kullanır. Pirincin genetik yapısıyla oynadılar. Sonuç: Bir kişi GDO'lu pirinçten günde 6 ila 8 kilo yerse gece körlüğü kalkıyor. Alın size çözüm.
Yine uzattık. Ezcümle diyoruz ki, söz konusu açıklamalar küresel şeytanlıktan başka bir şey değil. İtibarları bittikçe yalanlarına inandırmak için çare arıyorlar.