Hürriyet gazetesi yine yaptı yapacağını ve 25 Şubat tarihli manşetiyle Türkiye gündemini eline aldı.
O gün bu gündür başka şey konuşamaz olduk. Cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşa kadar herkes bir yorum yaptı konuyla alakalı. Baskı artınca Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmenini değiştirmek zorunda kaldı.
Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti ve halkı ile savaşmak zordur, yıpratıcıdır. Bu kendi milletiyle savaşan psikolojik savaşçıların ara sıra dinlendirilip, nadasa bırakılması ve nöbet değişimi yapılması gerekmektedir. Batının çıkarlarını korumak üzere Türkiye'ye yerleştirilmiş / kurulmuş bu gazetede yaşanan olayı “nöbet” değişimi deyimiyle açıklamak aslında çok yerindedir.
Son dönemde birbirinden iğrenç manşetlere imza atmış Hürriyet gazetesinin vücudu Türkiye'de ruhu Batıda yerleşik genel yayın yönetmeni Sedat Ergin, yaşanan son rezillik sonrasında aşırı deşifre olunca gitmiş ve yerine büyük bir şovla Fikret Bila getirilmiştir.
Buraya kadar herşey normal diyebilirsiniz.
Peki tarihe dikkat ettiniz mi?
1 Mart… Hani şu ABD askerlerinin Türkiye'yi işgal planı olan 1 Mart 2003 tezkeresinin meclisten geçemediği tarihi günün yıldönümü.
Yeni genel yayın yönetmeni Fikret Bila o dönemi yakından bilen birisi. Bu konuda yazılmış “Ankara'da Irak savaşları” isimli bir kitabı da mevcut.
İlginç değil mi?
Yine ABD ile Irak ve Suriye'de neredeyse çatışma ortamına girdiğimiz;
1 Mart tezkeresinin yıldönümünde Hürriyet “nöbet değişimi” yaptı ve 1 Mart tezkere dönemini çok iyi bilen birisi Hürriyet'in başına geçti.
Hem de yine benzer bir konunun yani Suriye'de ABD'nin PKK/PYD'yi desteklemesi durumunda İncirlik üssünün kapatılmasının tartışıldığı bir dönemde:
Anlayacağınız her şeyini çok planlı bir şekilde yapan Hürriyet gazetesi, nöbet değişiminde de ezoterik zamanlamasını ihmal etmiyor.
Ama bu işin sadece bir bölümü. Karargah rahatsız manşetini tam olarak yorumlayabilmek için bu 1 Mart kodundan yola çıkarak, 1 Mart günü gazetenin sağ alt köşesinde yayınlanan karikatüre bakmak gerekiyor:
Gazetenin sol köşesinde “Karargah Rahatsız” manşetine bizi yanlış anladınız, editoryel hata vb. mazeretler ardı ardına dizilirken sağ köşede yayınlanan karikatür ise çok farklı bir şey anlatıyor.
Otellerin kapılarında uyurken rahatsız edilmemek için kapıya asılan işareti Hürriyet, askeri kamuflajdan anlaşıldığı üzere karargahın kapısına asmış.
Yani “asker uykuda, insiyatif almıyor” diyor.
Peki siz bunu en son ne zaman duymuştunuz? 1 Mart 2003 tezkeresini kodunu kullanın desek:
İşte Hürriyet'in karikatürünün yanına getirmeniz gereken haber küpürü budur. 25 Şubat 2017 tarihli “Karargah Rahatsız” haberi ile 1 Mart 2017 günü, yani ABD askerlerinin Irak soykırımı harekatı öncesinde Türkiye'de konuşlanmasına izin vermeyen ve tezkereyi Meclise gömen olayın yıldönümünde Hürriyet gazetesinde yayınlanan karikatürün anlamı budur.
İçinden geçtiğimiz süreci doğru algılayabilenler için çok akıl dolu ve çok ince düşünülmüş bir karikatürdür bu. Bu gazetenin karikatüristinden genel yayın yönetmenine kadar her bir elemanının psikolojik savaş ve algı operasyonları konularında çok sıkı bir eğitimden geçtiklerinin sağlamasıdır.
Tezkere TBMM'den geçmeyince ne demişti ABD'nin o zaman yönetimde olan sapkın neo-con yöneticileri:
"Türk askeri 1 Mart tezkerenin geçmesi konusunda insiyatif almadı".
“ABD'de yine sapkın neo-conlar iktidara geldi, ne tesadüf” der dediğinizi duyar gibiyiz. Amerikalı generallerin Suriye'de PKK'ya ziyaret üstüne ziyaret yapıp, yanlarında hediye olarak zırhlı araçlar getirdikleri bir ortamda, Batının Türkiye'de yerleşik gazetesi Türk askerinden bir kez daha insiyatif almasını istemektedir.
Ne için acaba?
HAYDUT KUVVETLER
2009 yılı basımı Dale Brown'un ‘Rogue Forces' (Haydut Kuvvetler) romanının konusu kısaca şöyledir:
Yeni seçilen ABD başkanı Irak'tan askerlerini geri çekme baskısı altında iken Kürt milliyetçilerin (burayı PKK anlayın) Türkiye'ye saldırısı sonrasında Türk ordusu Irak'a girer. Yeni seçilmiş ABD başkanı ordunun olaya direk müdahil olmasını istemediği için başında eski bir generalin bulunduğu özel bir güvenlik şirketinin paralı askerlerine başvurur. Görevleri Türk ordusunun ilerleyişini durdurmaktır.
Kitaptan bazı ilginç notlarımızı paylaşalım.
Türkiye Cumhurbaşkanının soyadı 'Hırsız'dır. Bu algı operasyonlarının daha hangi yıldan planlanmaya başlandığını varın siz düşünün. Başbakan Ayşe Akas adında bir kadındır.
Kitabın biraz daha detaylarına girelim.
Jandarma Genel Konutanının uçağına Diyarbakır askeri üssüne inerken uçağa yerden havaya bir füze fırlatan PKK uçağı şehrin üstünde düşürür, komutan yaralı olarak kurtulur. Türkiye ise Irak'tan Türkiye'ye açılarak buradan silah kaçıran PKK'nın açtığı tünelleri Irak içinde vurur ve bu sırada 13 ABD askeri de yanlışlıkla öldürülür. (Bugün Suriye'den açılan PKK-PYD tünellerine benzerliğini takdir edersiniz) Bu olay daha soğumadan PKK Beytüşşebap'ta bir karakola saldırarak 5 kişiyi öldürüp 12 kişiyi yaralayınca Türkiye Irak'a orduyu göndererek tampon bölge oluşturmak üzere harekete geçer. Burada ABD'nin paralı asker kategorisinde sayılabilecek ve ABD ordusundan bağımsız hareket eden bir generalin emrindeki ileri teknoloji silahlarla donatılmış robotik bir birliğin karşı koyması üzerine çatışma çıkar ve Türkiye çatışmada ağır zayiat verir. Çatışma, 6 ABD süpersonik ağır bombardıman uçağının Birleşik Arap Emirliklerindeki üslerinden kalkarak Diyarbakır hava üssünü bombalamaları ile son bulur. Ama ilginç olan son saldırının ABD başkanının haberi olmadan paralı asker sıfatında diyebileceğimiz özel bir askeri şirketin başındaki bir generalin emriyle yapılmasıdır.
Kitap Türk özel timlerinin vahşilikleriyle tanınması benzeri çok ciddi algı operasyonlarıyla doludur. En ilginç paragraf ise “Türkler niye böyle bir saldırı başlattı” sorusuna romanda verilen şu cevaptır:
‘Hayal kırıklığı, kızgınlık, intikam, bir düzine nedenle,' dedi Patrick. ‘Türkiye şu saygı duyulmayan ülkelerden biri. Avrupalı değiller, Asyalı değiller, Kafkas yada Ortadoğulu değiller; Müslümanlar ama laikler. Önemli deniz ve kara yolları onların kontrolü altında, dünyanın en büyük ekonomilerinden ve ordularından birine sahipler. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde temsil hakları olacak kadar güçlüler ama hala Avrupa Birliğine kabul edilmiyorlar ve NATO'nun kızıl-saçlı üvey çocuğu gibi muamele ediliyorlar. Böyle bir durumda bende kızgın olurdum.'
2009 yılında eski bir ABD subayı tarafında yazılmış bu ilginç romanı okumanızı tavsiye ederiz.
Özellikle bu günlerde…
Irak ve özellikle bugün Suriye'de meydana gelenlerle romandaki benzerlikleri bulmayı size bırakıyoruz. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğiz.
Sanki Türk devleti içinde birileri bu romanı okumuş, yıllar öncesinden bugüne hazırlanmış ve:
“ Madem karşımıza Amerikan askeri ile çıkmayacaksınız biz de karşınıza Türk askeri çıkarmayacağız, sadece sizin paramiliter gücünüz yok” der gibi…
Günaydın Ömer Kayani bey, yazılarını heyecanla takip ediyorum özellikle bu shemitah serisini çıktı aldım klase ettim, kitabın varsa okumak isterim bulamadım, yoksa da bu ezoterik bilgi/bulgular kitap haline getirilir ilginç şeyler, ben de dünya siyaset ve ekonomisinin gizli ! Bir el tarafından şekillendirildiğine inanıyorum, sanki 7-8 yılda bir palazlanan tüccarları, 40-50 yılda bir de palazlanan toplumları biçiyorlar, babam öyle derdi: bu 7 yıl olayı sanki ortalama bir insanın olayları kabullenme süresi gibi, 40-50 yıl da toplumların hafızası vs...